Mehmet Akif Ardıç (Akhenaton), Adana'da doğdu. İlkokulu Fatih Mehmet İlkokulu'nda okudu. Genç yaşlarda bilgisayar programcılığı, yapay zeka yazılımları ve amatör olarak şiir ile ilgilendi. 1991'de Milli Eğitim'den yüksek puanla "Bilgisayar Programcılığı" sertifikası aldı. 1995'te Adana Mehmet Kemal Tuncel Lisesi'nden mezun oldu.
1997'de Kahraman Maraş Sütçüimam Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. İlk şiirleri, Ayna edebiyat dergisi ve Milli Gazete'de yayınlandı. Lisans tezini "Tolstoy'un Romanlarında İnanç Motifleri ve Hır ...
ı.
eskiyen o yapraklar mı anne gözlerindeki;
sevdâsı yüreğinin bir düş kadar mı?
evimiz nerde anne hayâllerimiz,
nilgün yapraklarının buruşan tadı;
seni neye benzetip de anlatsam
ay ucumda bir geceye mi seni
yahut alabildiğince sussam
düşlerimden koridor koridor uzayan
kendi gölgesine basan bir hırsız gibi
bir şiir yanıyor gözlerinde
gönlümde bir şehir yanıyor
seni tutkulu bir günâh gibi biriktiriyorum gözlerimde
gözlerimde gözlerin yanıyor
«Her leylimde kamer, sen, gündüzümde bir şems...
Mevlânâ'da bir, bende bir, bende bir şems...»
'SEN'i seviyorum...' demeye korkmasam... Birgün SEN'i sevdiğimi söyleyebilsem SANA. Ama nasıl sevdiğimi... SEN baştanbaşa Şems'ken ben pervâne olmasam; ... Kim anar Kays'ı, böyle meczûb, böylesine deli! Ne vuslâtın bir adı, ne bu sitem SANA: Ben de koşardım herkesler gibi güllerle SANA, kavuştuğumda bu ateşin söneceğinden korkmasam...
Bir adı yok hâlâ bu sevginin... Dostluk mu, can mı, kardeşlik mi, aşk mı, hiç olmak mı, ölüm mü, yalan mı... Hiçbir şeyken her şey olmak mı! ? Bir eşi, benzeri yok bu sevginin...
Bir Akşam, sen gelmedin. Her akşam gelirdin oysa, hasreti getirirdin akşamlarıma. Bilemezsin içime ne korkular düştü, bilemezsin gülücükler kâbusa dönüştü. İhânet edip aşkıma, bir akşam sen gelmedin...
Herşey bitti değil mi Anat, herşey bitti öyle değil mi? Ve her şarkı gibi biz de uçmayı bilmeden. Affedemeden hayatı, ucuz bir şarkı gibi... Mona'yı anlatamadan sana; Yağmûr'u, Rüveydâ'yı anlatamadan ve sana kalbimdeki bu hicrânı, bu hicrânı... Affedemeden hayatı, ucuz bir şarkı gibi; herşey bitti değil mi Anat, herşey bitti öyle değil mi?
Rüyâlarım var mavi deniz Anat, rüyalarım var ve tertemiz... Ben, utangaçlıkların dalgın çocuğu; sen, soluk yüzlü beniz... Gözlerine bakmak ölüm mü Anat, gözlerine bakmak ölüm mü? Kaldır bakışlarını Anat bu zavallı gözlerden ve dudaklarında kıvrım kıvrım yanan siyah okyanusu, lânet yüklü bu 'thetra' geceyi, rûhumdaki aşağılanmış bu sahte cenneti... Kaldır bakışlarını Anat bu zavallı gözlerden, onurlu ve sonsuza dek!
'Martı'ya'
Ben, anlamsız öyküler için yaratılmışım. Ne başı belli, ne de sonu... Çekingen, tutuk, korkulu, yarım... Ben, anlamsız öyküler için, bu dağınık bedeni...
Hiç yaklaşmamıştım bu kadar sana. Hiç korkular yüreğimi böyle sarmamıştı. Gözlerimi açtım ve kapadım. Bütün asır, bir 'görüntü'den ibaret... Karanlığın gürültüsü var sokaklarımda.. Bütün mahfillerde ben koşuyorum. Bir kırgın gibi baktı yüzüme sevdalar; oysa ben ayrılığı hiç bu kadar sevmemiştim...
Birgün yeniden çizsen beni, nasıl çizerdin? Yitik bir kentin hangi bilinmeyen mahzenlerine kendini hapsetmiş bu Kays'ı nasıl çizerdin? Yüreğinin gökkuşağına boyayarak mı ve hangi renklerinle beni...
Birgün beni yeniden çizsen nasıl çizerdin; bilirim, bir mimar gibi incecik ve duyarlıdır ellerin. Bilirim, bir ressam gibi bana Şems'in tâcını giydirirsin ve seyredersin defalarca yarattığın şâheserini. Bilirim, ışıklı yüreğinle kalbimin röntgenini çektiğin, tüm silik ve dağınık beyazlar da maviler de yeşiller de çoğu kez tanıdıktır sana... Yüreğimdeki her saklı natürmort, senin de geçmişinin izlerini taşır. Kayıp hatıralarımdaki her dekor, çünkü senden de bir parça taşır. Çünkü yüreğin, çünkü yüreğin, düştükçe ve kapaklandıkça ben toprağa, kaldırır beni yerden göğsün; yüceltir, hep arşa taşır...
Beni yeniden çizsen... Beni o ışıklı bakışlarınla çizsen nakış nakış, beni rüzgârda çizsen, beni yağmurda, beni çamurda, beni bembeyaz bir karda çizsen, beni şeb-i ârus'ta, beni Yok'ta ve Var'da, beni kışta ve baharda, bir diriltici Mesih kokulu nefesinle, bende Yusuf'u hapseden Züleyhâ nefsinle, beni içinde emânet gibi saklayan göğüs kafesinle, beni Öte'lerden çağıran o hep şarkılı sesinle, beni Şems'in aşk vadilerinde hep seni bekleyen, kumaşı Mevlânâ ve Şems'in âşinâlığı elbisesinde, beni Târık'ın tüm gemilerini yaktırdığı tablosunda, beni Itri'nin dembedem 'Yan da gör! ! ! ' bestesinde, beni Hâfız'ın 'Dil serâ-perde-i mahabbet-i ost / Dîde âyînedâr-ı talat-i ost' * gazelinde, beni İsmail'i Yaradan'ına kurbân edecek gibi yatırıp dizlerinde yeniden çizsen! ! !
Ve gecenin kemanı, beynimde kahrolan kırıklık, ayışığı ve senin için çalacak yine. Sen yine düşlerimdeki kelebek; ben, yine sana en güzel kelimeleri deren âşığın. Gecenin kemanı, anılar için çalacak; sen, elinde güllerle bana koşacaksın ve bitmeyen bir şiir daha çiçeklerle doğacak. Bir damla gözyaşım, sana bıraktığım hediyem olacak.
Bitti sanacak beynim; hayatımın orta yerinde saçlarındaki beyazlarla yüzüme kederle bakacaksın.
Korkuyla, gitme diyeceksin, gitme...
Bir çağırsan gelirim. Bir kere yazsan toprağa adımı. Bir kere günahı tatmışsan, dönüşü yoktur bilirim. Kimdir ölü: toprağa veren mi, toprağa karışan mı?
Bir çağırsan gelirim. Köpek gibi sadığım ölüme. Tutunmuyorum artık sensiz bir hayata ve denize tuzlu bir köpük gibi. Bir çağırsan, tüm göktekilerin hedefiyim. Tüm lânetlerin sâhibiyim suskun ve bağıra bağıra. Söyle kimdir gerçek ölü: ölüp giden mi, ardında kalan mı? Söyle kimdir gerçek ölü, rûhunu teslim eden mi, yoksa ümidini ölüme bağlayan mı?
Artık tutunmuyorum hayata ve denize… Bir çağırsan gelirim…. Bir hatırlatsan seninle kim olduğumu… Gençliğimi hatırlatsan… Koşa koşa gelirim, belki de eğik eğik. Ya sen göklerden eğilirsin bana ya ben yetişirim bir uçurumdan dimdik. Bir hatırlatsan nasıl öptüğünü, bir çağırsan gelirim. Sana bir sır gibi yakalanışımdır suya düşen kesik yüzlerim.
soğuk ve dik rüzgârlar esiyor rûhuma tepelerden
yaşıyorum hayatı böyle dimdik
melâle gözlerim bulutlu
sana gönlüm inkisâr...
bilmem ki bahseder mi gözlerinden kutsâl âyetler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!