Ay altında çoban Musa
Ömür döğer dağ- bayırda
Yatıp kalkar koyunlarla
Ekmeğini düşleyerek...
Tepeleri dört mevsim buz karlı
Doğa Ana
Görmeden gidiyoruz
çöllerinin yeşertildiğini,
Billurlaştığını sularının
arındırılarak kimyasal kirlerden,
Biz açlığın ocağını ateşe verdik,
Yanıyor cayır cayır utancı
alnımızdan okunan sefaletin,
Tırpan çaldık köküne
alınterimiz üstünde yükselen
....................kapitalist cennetin...
Ah, Bedreddin baba
sen gideli bu yerlerden
neler geldi başımıza, bak neler!
Havamızı zehirlediler
adına devlet denilen
Gidiyorum
ardımda kanayan bir yürek bırakarak,
Gidiyorum
yüreğimi ateşlere atarak.
Yıkıp bütün duvarlarını kanlı hicranların
Gidiyorum kanlı bir yaşam öyküsü gibi
- Zeni'ye -
Tenine benzer senin uykuların
Ağarmaz bir türlü Afrikalı güzel
Güneşle bile ışımaz sabahların
Utançlı karanlığı vurur göklerine
Sarıp tüm benliğimi sıkıca kucaklardı
ilk gençlik yıllarımın acı-tatlı anıları,
Bazan sahte bir mutluluk abidesince
çok uzaklarda kalmış günlerden
bazan acılar katarlanır uçurumlu geçitlerden
ve her zaman yitik bir sevdanın
Ekimdi
Işıtmak için yaşamın karanlık çehresini
Dünyanın ensesinde ayağa kalktı onlar
Ellerinde dalga dalga kızıl bayraklarla.
Ekimdi
GÖNÜL İŞİ
Maceralı bir yolculuktur benim gönlüm
dibi başı bilinmeyen derin koylarda
gidilip de dönülmeyen meçhul yollarda
uçsuz bucaksız sevdalarında yaşamın.
İYİ OLUR HERKEZE UYGULANIRSA..........