Gözlerini unutalı çok oldu,
Bir bak hatırımda elin kalmış mı?
Birer birer her tarafın yok oldu,
Ateşin zaten yok, külün kalmış mı?
Vefa hendeğini aşamadın sen,
Erdem Beyazıt'a
Şehirler, köyler, ülkeler,
Yedi kat gök, yedi kat yer,
Kara, kızıl, beyaz eller
Açılır sebebe..
Sebeb ey! ..
Uzun yolun bakiyesi olmuşum,
Hayatım okunur göz aklarımdan.
Bir fırsat ver, havalansın can kuşum,
Kalksın artık bu yük ayaklarımdan.
Şehr-i hayâl kapısını zorlarım,
Bir güzel ki, benzer semavere;
Öylesini bize Hüdâ vere.
Anlatmak için kaynadığını
Yalnız buharıyla seda vere.
Nisan 1991
Burada deli bir yağmur yağıyor,
Yaş neyime gerek, sen olmayınca!
Bulutlar içinde Bodrum Kalesi,
Taş neyime gerek, sen olmayınca!
İçimde mutluluk ve hüzün eşit;
Varamadı sana cânım mektuplar,
Okumazsın diye yazılmıyor ki.
Artık bana mekan oldu kutuplar,
Bu aşkla yörende gezilmiyor ki.
Çıkan ateşimin düşmesi lâzım,
Yâ Rab başım kazan gibi,
Bu çekilmez ağrı niye?
Hey devletim! Bazımızın
Niye açık bağrı, niye?
Şakıyan her kopuz yalan,
Sırtlamışım öfkeleri taşıyorum evime,
Kertenkele sürüleri ayağıma basıyor.
Kısrakların dizginleri dolanmışken elime
Uçurumun kenarında başkaları kasıyor.
Sardı beni avcılara yem olacak bir kuşken
Övemedim kahramanı,
Rüstem bozuk ne yapayım?
Sevemedim Mihriban’ı
İstem bozuk ne yapayım?
Kurtaramadık kaç sağlam,
Gelir tarafı yok aşkın şakaya,
Haklanır olmaktan çıktı be Çiğdem!
İki mutlu ânım arka arkaya
Eklenir olmaktan çıktı be Çiğdem!
Karşılıksız ne zamandır sözlerim;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!