Uzun uğraşlar sonucu
Ulaşmak için sana yol eskittim
Tozpembe düşlerde daralmalarla
Soğuk yüzlü günlerden sonra
Aktı ter yüreğimden gelirken
Diz boyu…
Bir çamur deryası oldu bu dünya
Battıkça batıyor insanlarımız.
Kâğıttan gemiye binenler tok ya!
Açlıktan inliyor yoksullarımız.
Kâh alıp kâh satır yoksul, düşünce,
Ödünç verse dar kafana ilaç, sürgün hakkını
Yakın etmez keramettik saklanma tasasını
Haylaz gözün dev cüsseye vuruvermiş başını
Karga mısın, baykuş musun, serçe misin, kimsin sen?
Yolda yürüyen gölgen sensiz yorulmadı mı hiç
Bakmayın siz meclisteki vekillerin esip gürlemelerine!
Somaya yine duyarsız kaldılar.
Hepsinin fos çıkacağı başından belliydi
Görünen vurdumduymazlığa milletim şahit!
Sizlerin aymaz çıkacağını biz biliyorduk!
Tüy kadar hafif rengin tüyden daha yumuşak
Merhamet hüviyetini inkar eder alçak!
Bir yolcu gibi geldim bu hana,
Süsüne inanmaz kıt kalan aklım;
Güzel hediye ver güçlü imana,
Helâlı hoş olsun istenen hakkım.
Çıkıp gitmek elbet sonum olacak,
Seven gönül türabında unutulmaz biri ol
Nur içinde ki nasibi paylaşır bil misafir
Kapı suru dövülürken kal ayağa fahri ol
Bir el uzat ki açılsın gelen güzel misafir
Üstünde gezen tevekkül dostluğuna iktidar
Yalansın ey ömür, ayrılsın bu can
Dünyanın kahrına dayanmaz artık
İçinde şen şakrak kaynayan bu kan
Kurusun, değersiz yaramaz artık
Dünyanın içi boş rengine boyan
Sen bana dalgın deme;
Ben sahi dargın mıyım?
İkimiz birbirimize
Sallanarak bakarız.
Sen beni hiç incitme;
Sarsma beni soluk alan boş hayat
Gözlerimde mahkum yaşı istemem
Ömür satmak hakikate beyanat
Yoluma set çeken taşı istemem
Bir tövbe mabedi kardım göğsümde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!