İstikamet parçalandı: Dur dünya,
Makbul bir diyarı bulsun son umut.
Çulsuz varlığımı sardı fos mumya
Batsın benle yere çürüten tabut.
Baştan aşağıya dökül düz mihnet
Benim delibaşıma yağıyor her gün bayram
Bayramı bilmeyene gönülden hiç inanmam
Farzı mahal diyelim, ola ki bayram değil
Dürüst suyuna doğru yılmadı benim akmam
Bak arşın tepesine yığılmış onca melek,
Ezelden uzandım soğuk ebede
Sıcak kazanında dar bir pencere
Uzattım başımı zar zor bakındım
Gölgemle yürüyen kör misafire
Bir fırsat bahşoldu fani dünyada
Soğuk bir ilham bürünerek üşütme beni;
Ezik ayaklarıma cansız yapışan düğüm
Buz sağan batık gökten sıcak kapmış izini,
Güneş peşine satmış çelikten huysuz zulüm
Gri gölgeler, ufukta geziniyor uykusuz
Feleğin sağ dergâhında barınma
Sıkılan ben, gülen sensin ayrılık
Yerin sağlam, elem ipinden kopma
Kovulan ben, kalan sensin ayrılık
İster su ol çağla, ister yel boran
İstanbul,
Tanıyamadım seni
Yıllardan sonra.
Yoksa ben miyim yanılan?
Çok mu şaşırttı seni halimdeki kırıntılar?
Her bir köşe başın dolu aymazlıklar
Dünyanın ağır yükü sıvazlar şu sırtını,
Kötülük karşısında tut iyilik kartını
Dost gönlüne bıraksan hoşgörü iştahını
Cana katılsın zikir, candan etmez arkadaş.
Gam eksen gül biçilir ruhunun tarlasında?
Barış yolu, kardeşliği elde tutan icraat
Alçağın boynuna yağlı urgan geçiren cellât
Eşsiz kudret gönüllere tak savaşsız bir kanat
Adil dolaşan sokakta sevgi seli ter olsun
Bir varoluş türküsünde söylenen güçlü mısra
Bitmez bir sevginin koynunda sımsıkı bağla
Gönül rehberimle bağlıyım serhat şehrime
Şu sinemde biriken özlem acısı fazla
Götür ölüm, insanı sıcak memleketime
İçimde damla damla birikti kor hasreti
Zamana asılan insanlığın
biricik
tutunacağı dal kendisidir,
bu dal kurumaya yüz tuttu mu
insanlıktan eser kalmaz.
Arasan da bulamazsın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!