Ne fazla ne de az ancak
Herkes kadar yalnızız…
Gün doğumlarından
Gün batımlarına…
Akşam oluncaya kadar,
Koşturur bizi bahtımız.
İsmin, cismin ,tenin rengin…
Eğer tercihin değilse bildiğin
Her şey kaderindir bilmediğin
Nefesin kokusu, nefsin coşkusu…
Bir korkular miras babadan oğula!
Burada doğdun da nerede doydun?
Dünden bugüne uzanıp
Arada bakınca insana
Şu soru geliyor aklıma
Büyümesini beklerken
Bir türlü tütmeyen
Umutların arasında
Sis dağa çıkar
Ayrılık olur
Mevsim değişir
Sis kalkar;
Bayram olur…
Ateş düşer yakar
Konuşmadan anladığımız
Eğlenirken birden ağladığımız
Testiden su içtiğimiz zamanlar
Katlanarak kanatlandık
Melek olamasak da insan, inan
Eski toprakmışız; iyi dayandık!
Üç günlük müdür gerçekten dünya
Dün, bugün ve yarın mı var yalnız
Dünün yoksunluğu dünde mi kaldı
Bugün başka mı artık yoksulluklar?
Geçmiş; çoktan silinirken hafızalardan.
Zerafeti de bir bir kayboldu anılardan.
Geçip giderken biçare ömür
Durmak lazım oturup bir yerde
Gelip geçenleri dalıp seyre
Çok fazla takılmadan geçen düne
Güneşle başlamalı gülen yeni güne
Kelebeğin ömrü kadar sürede
Neler akıp gidiyor ömürlerden boşa
Kulağını iyi aç gözlerini sıkıca kapa
İçinden ona kadar say az dur ve sonra
Unutmaya başladığın şeyleri düşün;
Serin sonbahar rüzgarını mesela
Yüzünde hatırlıyor musun arada
Bir sonbahardım geldim geçtim
Buluttan yağmurdum, dökülen
Değil; taş yağıyordu sanki üzerimden
Ciğerimden sökülürken cümlelerim
Boğazımda takıldı cılız sözlerim
Azaldıkça güneşim tükendi neşem
Önüm, arkam, sağım ya solum!
En güzel anılarımdaki ömrümün
Körebesi neden, sorun hep ben oluşum.
Çiçeği dalda açarken gördüğüm
Suyun başına yedidir oturmuşum
Rüzgarlarla varsın uçsun gelecek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!