Her mevsimden hep dört mevsime
Toprağa düşen yağmurdan bulutlara
Şükürler olsun ki rengarenk ışıyana da
Şu gök kubbenin her zerresi içimizde
Gönlümüzü doyuran gözlerimizden
Söz söyleyebilen dilimize, hayallerimize…
“Geçti artık ama üzülme” diyordu sıklıkla ve tekrarla
Oysa buna en çok ve içtenlikle kendisi üzülüyordu….
Ne zor bir şeydi bu değişime tahammülsüzlük!
Sıradan bir gündü bu da ilk başlandığında yine
Radyoda fonda o müzikli geyiklerden dönüyordu
Gözler sabah mahmuru yüzlerse zoraki gülme mağduru
Bir çift kara gözünden dökülen
Neyin ağlamasıdır o, a be çocuk
Böyle ağlayamazsın ki sen
Böyle ağlamanın yaşımıdır
Şımarıp mızmızlanmalısın
Yıkıp ortalığı bağırıp çağırmalısın
Neredeyim ben yoksa bu benim İstanbul` um mu?
İnanmadığıma gözlerimi hiç inandıramadım
Uzaktan bakınca neden çok yabancı sandım
Bu yabancılık duygusunu kaldıramadım
Hasret gidermeye doya doya sarılmaya
Dayanamadım koştum geldim sana ilk vapurla
Oltalı adamları görüyorum Galata da
Orada duruyorlar bir misinanın ucunda
Saatlerce, günlerce, senelerce...
Ne de güzel görünen bir duruş bu varoluş!
Umut sanıyorum onları tutan hep orada ayakta
Ya da Boğaz da sallanırken oturupta bir kayıkta
Bir gün yolun ormana düşerse
Üşenme sen sonuna kadar yürü
Daha başından sonunu arama
Başı da sonuda orman nasılsa
Bir patikadan seyrek adımlarla
Ormanı geç başından sonuna
Papatya falı mı kaldı artık!
Neredeyse o eski baharlarla
Geçmişti sevdadan insanlar;
Hem kızlar hem de oğlanlar…
Utangaç mıydılar ki! Neden?
Hep zoru papatyaya sordular
Matematiğin bile yetmediği çok özel konular var,
Çarpmayı yapabiliyoruz iyi kötü topluyoruzda
Asıl sorun bölüşmekte: Hem topla, hem çıkar…
Bölen, bölüm, kalan. Ya elde kalan? Pay ve payda!
Tüm paylar adil dağıtıldığında elde kalan!
Ev sahibiymiş gibi davranmak neyin nesi oluyor ki şimdi acaba
Hepimizin misafir olduğu fırıldak gibi dönen bu yalan dünyada
Mevsimler değişiyor ağaç gelişiyor taş bile şekilleniyorken rüzgarla
Milyarlar milyarlarla ten temasta yan yana nefes alıyoruz bir fanusta
Saraylarda korkuyla yaşayan da yoklukta kapısı açık uyuyan da…
Yağmuru karı ayazı yiyipte hala bir şeyler kıpırdamıyorsa bağrında
Eski bir pencere değil mi ki bu önümdeki
Niyeyse öylece dalmış hayran bakıyorum
Ömrümde gördüğüm en güzeli olmasa da
Maziden hafızalara kazınmış eski İstanbul`da
Yansıyan aksimi görüyorum gün batımında
Pencere demirleri ne zamandan kalmışsa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!