Kötülüğün içinden geçip; içinden geçirmeden
Anlamaya çalışmanın sonsuz anlamsızlığında
Çıkabildiğin en yüksek dağda, uzadığında;
Yürüyüp daha nereye kadar ulaşabilirsin ki!
Büyümek yetmiyorsa büyülenmek gerek
Vefa yoksa sefa sürmek ne mümkün
Bugünde mi akşam oldu yine
Gün gitti mi kaldık mı yine başımıza
Günlerden bugün ne, niye Cuma değil
Anlamazdım. Mesajlar yok ondan anladım.
Bu yaz havasından yas çok
Güneş öldü de haberimiz mi yok
Bugün Şubatın sonu
Havaya gri hakim,
Güneşi görmüyorum!
Martı, karga ve serçeler
Tek ve kalabalık sürüler
Bir o bir bu yöndeler…
Sudan sebeplerle boşa akıp giden
Hayatın koca gelgitleri arasında
Tekrarı olmayan şu güzel dünyaya
Bir daha gelmek keşke mümkün olsa!
Şimdi şuradan bakınca olana olmayana
Büyüdüğümüz pek doğrulanamasa da;
Aslımla hep bir suyun kenarındayım
Su gibi durgun düşüncelerimle yalnız
Mavinin altında yeşilin tam ortasında
Yazın cehennemi kavuruculuğunda
Bulutun marifeti; yağacaksa umudum
Dökülse bir kaç damlacık da olsa
Çocuk sürünüyorsun ama bilmiyorsun.
Yaşadığın yeri hiç de tanımıyorsun
Çok küçüksün ve daha anlamıyorsun
Büyüdükçe ve öğrendikçe şaşıracaksın:
Birileri için ne ifade ederdi siyah derin!
Bir önemi var mı sahi tenin renginin
Sus puş
Süsle püsle sarılmışız dört yandan
Kışa yeniden girişimizi kutluyoruz
Dönemiyoruz yerin darlığından
Darlanıyoruz sokuldukça içiçe
Her sabah yüzüme çaldığım suydu
Uyandığım sabahı geceden ayıran
Kana kana içtiğimdi ruhumu yıkayıp
Çatık kaşlarımın sert ifadesini kıran
Ufacık tatlı dokunuşlarla okşayıp
Ben daha ne olduğunu anlayamadan
Taş yaprak toprak…
Ne duvarlar ard arda yıkıldı
Ne de taş taş üstünde yığıldı.
Yangın yerine mi döndü niye
Dünya sanki kendine küstü!
Tek bir ağaç olsam da yapayalnız
Çok uzaktaki o ıssız dağ başında
Sıcak bir Ağustos’ta yaz sonunda
Kavuşmuştuk tam bir rastlantıyla
Sıcak, bedenin kavrulmuş oracıkta
Gölgeme sığınıp bana yasladığında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!