Bir oda, bir bina, binlerce evlerde
Bazen her şey üst üste gelirde
Arada neler neler kaynayıp gider:
Farklılığın bile farkına varılamaz
Nerede bütün insanlar ve yüzler!
Minarelerin uzayan gölgelerinde
Her gün uyuyordu dün de hep uyuyordu
Üstünden güneş doğuyor uyuyor
Güneş üstüne batıyor yine uyuyordu...
Sıradan hayatına aşırı olan saygıdan
Belki ondan daha çok korkudan
Akşam yatanlar erkenden kalktılar
Bir sayarsın iki sayarsın
Yoktur var sayarsın
Üç sayarsın dört sayarsın
Kayıptır varsayarsın
Beş sayarsın altı sayarsın
Ayıp varsayarsın
İstanbul sonunda yağıyor gökyüzünden
Yer suya doymuş gibi gök yüzünden
Sonbahara sonunda sarardık biterken
Aklandık paklandık, parladık gözlerimizden
Yüreğimizden serinledik sonunda kuraklık gelmeden
Biraz kafayı kaldırmak lazım bazen göğe doğru
Bir yağmur yağsa
Öyle böyle değil
Bardaktan yetmez
Koca kazanlardan
Dolup dolup boşalsa
Yumsak gözümüzü
Yağmur bulutları var hani
Koca göğü kaplayıveren
Ne olduğu anlaşılmadan yağan.
Bir de öylesine gelip geçen
Kara kuru bulutlar var
Gece gibi üstümüze çöken
Bazen gözün bulanır uzağındakini seçemezsin
Bazen gönlün daralır yakınındakini göremezsin
Kendinle mesafeni bilecek dengeli gideceksin...
Bir bakmışsın en ummadığın bir zamanda
Korktuğun tuzaklar kalkmış yakın olmuş uzaklar
Kolaylaşmış aşılmaz sandığın nice sarp dağlar!
Küçük bir çocuğun ilk adımlarında
Yavaşken daha güzeldi hayatlar…
Rengarenk kurulurken küçücük oyunlar
Bulutlarla uçuşan deli rüzgarlarla
Sallanırdı iplerde; en renkli hülyalar…
Telaşsızlık; nasıl bir özgüvendir!
Yazdığımız…
Uzadığımızı sandığımız hayali bir gölgede,
Bir yalanı büyütmek gerektiğinde,
Gözlerimizi kısıp; içimizde, içtenlikle
Kendimize benzer diğerlerinden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!