Kahverengiye büründü gökyüzüm
Bulutlar tel tel kıvrılmış ve kapkara
Sarmışlar tebessümler içindeki güneşi
Kirazlara saklanan incileri
Sevinç yağmurlarında sırılsıklamım
Çivilendim olduğum yere
Ay hüzünlü çeker güneşi bu gece;
Yıldızlar düşmüş başkentin semalarından
Kapatamadığın pencerenden dolmuşlar odana
Işıldıyor ela mercanlardan bakıp ta göremediğim
Sevgi yasemin kokuyor bu gece;
Ne ben anlatabildim, Ne sen anlamak istedin.
Etamin suskunluğundaki gecelerime
Nakış nakış işledim sözlerini yüreğime
Bütünleştin ruhumla bedenime
Uzak olsan da her adımın doldu hislerime
Kırdın kalemi öğretmenim
Ne güzel öğretiyordun yaşamayı
Her gün biraz daha okumak istiyordum delice
Dağıldı kahır bulutları,
Güneşi doğurdu duygularıma.
Gökyüzü coştu, yağıyor inci taneleri,
Çatlamış yürek toprağıma.
Gözlerimde kuruttum pınarları,
Tebessümleri ektim ufuklarıma.
Güneş misâli sesin, kutuplara büründü.
Üşüdü tüm bedenim, boynum büküldü.
Kan çekildi damarlarımdan, kalbim büzüldü.
Gece vardiyasındayım
Seni düşünmeden, Hayalini kurmadan
Tek saniyenin bile geçmediği vardiya
Sonbahar bana inat
Saklamış yüzünü, gözlerini
Gökyüzü ağlıyor ben ıslanıyorum
Acımasız yılların pençesinde
Çırpınan kuşlar misali,
Umutlara uzanmayan her dakika
Sessizliğin kol gezdiği saatlerdeyim
Serin esiyor yalnızlığım,
Karanlığı yırtıp, tenime değen rüzgarı
Sıra dışı, olağanüstü mutluluğun,
Sevginin, korkunun ve ihtirasın,
Zamandan çalınan saatlerin eşliğinde,
Devrildi koca sene geçen Pazar.
Doksan dakikayla kutladık.
Bir kayanın gölgesinde, şehrin tepesinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!