Aştım derdin üzerinden,
Sildim attım bedenimden
Şimdi var tut ellerimden;
Geliyorum sana doğru.
Hırslarımı hep boşladım,
Havaya bak, nice güzel,
Mehtap güzel, gece güzel,
Şive güzel, lehçe güzel,
Herşey güzel, sen olunca.
Rüzgar eser, fısıldaşır,
Çileli bir kervandayım,
Hem ateşte, hem kandayım,
Bir sahilsiz ummandayım,
Senin için ağlıyorum.
Kalbim kalmış alevlerde,
Sevdan bana bir yakışıyor ki; sorma gitsin…
Körpe parmağa altın yüzük gibi,
Bileğe saat, kulağa küpe,
Süte kaymak,
Kaymağa bal gibi yakışıyor.
Olduğumdan çok daha genç oluyorum sevdanla,
Çöllere vurdu yine kervanlarım,
Kaldım yine uçsuz-bucaksız kum deryasında,
Sardı yine vahasız acımasızlıklar dört bir yanımı,
Ha bir damla suya muhtacım, ha sana muhtaç,
Hangi yağmayacak yağmurlara el-avuç açayım?
Hangi kızgın güneşleri kovayım başımdan sinek gibi?
Tanrı ‘m seni affetsin, anam-babam
ömür boyu bana çektirdiklerin için,
gözlerimi yaş içinde bıraktığın,
yüreğimi yaraladığın
ve dünyamı kararttığın için.
Gündüzlerimi geceye, gecelerimi işkenceye,
Yüzüm gülmez oldu benim,
Tanrım, benim suçum ne ki?
Ateşlerde bu bedenim,
Tanrım, benim suçum ne ki?
Yanılıp bir aşka düştüm,
Sığın yüreğime darda kaldıysan,
Yüreğim tenine kalkan gibidir.
Buzlar arasında, karda kaldıysan
Isıtır yüreğim; volkan gibidir.
Yüzün andırıyor sedefi, gülü,
El verdin, kol verdin, ağız, dil verdin,
Allahım ben sana şükretmez miyim?
Etten bir beyinle ödüllendirdin,
Allahım ben sana şükretmez miyim?
Hemen duyuyorum bir tek ses gelse,
Benim, kulaklarındaki çınlama,
Benim, hançerendeki hıçkırık,
Güzel gözlerini bürüyen sis,
Yanaklarına süzülen yaşlar benim.
Benim, açık pencerendeki tülleri şişiren rüzgar,
Seni hüzünlere salan sonbahar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!