Ömrüm kısaldıkça günüm değerleniyor,
Her günüm Reşat Altını değerinde anam-babam,
Doğan güne boynum eğri,
Batan güne eyvah ki; eyvah…
Geleceksen, artık gel uzaklardan,
Ne olacağı belli mi
Gönlüm hüzün doldu yine,
Üzülürsem ayıp mıdır?
Acı çöktü yüreğime,
Üzülürsem ayıp mıdır?
Binbir türlü bühtan etti,
Neden benzetiyorum bu kavağı sana?
Senin gibi narin ve zarif olduğu için mi?
Yaprakları parladığı için mi saçın gibi,
Bedeni dal gibi, zirvesi hilal gibi olduğu için mi?
Senin gibi salındığı,
Benden kaçmadığı,
Toprağına, taşına kurban olduğum Türkiye ‘m,
Gelinlere benzetir gözlerim, aklım seni,
Sırmalar, teller, duvaklar içinde,
Edirne ‘den Ardahan ‘a kadar uzanan fidan gibi boyunla,
Isparta gülleri, Antalya turunçları kokan
Bedeninle,
İnsan bu dünyada yalnız konuktur,
Ağaçları armuduyla yutmayın.
Köz yiyenin ciğerleri deliktir,
Develeri hamuduyla yutmayın.
Dünyamızda herşey bağlı hesaba,
Akşamlar alıp götürüyor seni benden,
Bırakıyor beni bir başıma her geçem gün, yeniden,
Bilcümle kapılar kapanıp duruyor yüzüme,
Bilcümle ışıklı pencereler,
İki elim öylece kalıyor iki böğrümde,
İki ayağım bir pabuçta
Yüzün sedeften parlak,
Parıl parıl parıldak,
Şakır şakır şak şakrak
Kahkahalar at yine.
Sesin sulardan berrak,
Zeytin ekmek yiyorken seninle ne mutluyduk,
Parasızlık, pulsuzluk bizlere vız gelirdi.
Her gelecek gün için önceden umutluyduk,
Yıllar bize günlerden daha da az gelirdi.
Yok dışarda kar varmış, yok toprak buz bağlarmış,
Bir gülsene; gül açsın,
Elemler hep uçuşsun,
Gözlerimiz buluşsun
Zeytinlerin altında.
İlkbahar yaza döndü,
Bu gece yine her şey ağlıyor benimle birlikte,
Ayın gözyaşları denizde damla damla pırıltı olmuş,
Işıklar yanaklarından süzülüyor karanlık suların,
Sular kum kum, zerre zerre ağlıyor kumsalda,
Çığlıkları yüreğimden kopan bir-iki gecekuşum,
Karanlık yapraklar arasından süzülen ışığım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!