Yine seni özledim,
Ruhumu alazladım,
Her yerde avazlandım,
Bende olduğun halde.
Baktım ellerimdesin,
Bu ırmak böyle ağlamadı sen gitmeden önce,
Şimdi hıçkırıkları karışıyor hıçkırıklarıma,
Birlikte vuruyoruz taşlardan taşlara başımızı,
Birlikte düşüp parçalanıyoruz uçurumlarda,
Yarıyor başımızı bir ayni taşlar,
Gözyaşlarımız bir ayni kanlı köpüklerde,
Bedenin ağırsa göğe imrenme;
Uçmaya kuvvetli kanat olmalı.
Bilmediğin işte boşa söylenme;
Binip süreceğin bir at olmalı.
Değirmenler dönmez boşuboşuna,
Akşamlar alıp götürüyor seni benden,
Bırakıyor beni bir başıma her geçem gün, yeniden,
Bilcümle kapılar kapanıp duruyor yüzüme,
Bilcümle ışıklı pencereler,
İki elim öylece kalıyor iki böğrümde,
İki ayağım bir pabuçta
Yüzün sedeften parlak,
Parıl parıl parıldak,
Şakır şakır şak şakrak
Kahkahalar at yine.
Sesin sulardan berrak,
İnsan bu dünyada yalnız konuktur,
Ağaçları armuduyla yutmayın.
Köz yiyenin ciğerleri deliktir,
Develeri hamuduyla yutmayın.
Dünyamızda herşey bağlı hesaba,
Gurbet yollarında bastı geceler,
Zalimleri seven iflah mı olur?
Yaralı yüreğim düşer, sendeler,
Zalimleri seven iflah mı olur?
Gönlüm kanatları kırılmış melek,
Ömrüm kısaldıkça günüm değerleniyor,
Her günüm Reşat Altını değerinde anam-babam,
Doğan güne boynum eğri,
Batan güne eyvah ki; eyvah…
Geleceksen, artık gel uzaklardan,
Ne olacağı belli mi
Bu gece yine her şey ağlıyor benimle birlikte,
Ayın gözyaşları denizde damla damla pırıltı olmuş,
Işıklar yanaklarından süzülüyor karanlık suların,
Sular kum kum, zerre zerre ağlıyor kumsalda,
Çığlıkları yüreğimden kopan bir-iki gecekuşum,
Karanlık yapraklar arasından süzülen ışığım,
Zeytin ekmek yiyorken seninle ne mutluyduk,
Parasızlık, pulsuzluk bizlere vız gelirdi.
Her gelecek gün için önceden umutluyduk,
Yıllar bize günlerden daha da az gelirdi.
Yok dışarda kar varmış, yok toprak buz bağlarmış,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!