İsmet Barlıoğlu Şiirleri - Şair İsmet Ba ...

İsmet Barlıoğlu

1.4

Güneş Uzayında Boş Çaba

Yıldızlararası Uzay Gemisi Foton 1 güneş uzayında bir ölüm kalım savaşı vermekteydi. Foton motorlarına komuta eden emisyon geliştiricilerindeki modülasyon sapmaları gittikçe çoğalıyor, aygıt sürekli olarak kendisini onardığı halde, sapmalarda tek düzelme olmuyor, tam tersine; bazı düzelmeler bazı bozulmalara ve bazı devre atlamalarına yol açıp duruyordu. Yörünge jetlerinin otomatik komutaya yanıt vermeyişi yüzünden gemi ölü noktadan bir türlü kurtulamamış ve yazgısıyla savaşmaktan yorgun düşmüş bulunuyordu. Uçuş vektörü daireseldi ve çember, dünya çekim çemberiyle ay çekim çemberlerinin birbirlerine teğet oldukları ölü noktadan geçiyordu. Foton 1, bir türlü kurtulamadığı bu dairesel yörüngede enerjiden yoksun bir çaresizlikle habire salınımlar yapmaktaydı. Salınım gerçekte ölü bir salınım olduğu halde, geminin kendi eksenindeki dönüşlerini engellemiyordu. Atlattığı o nedeni binmeyen kaosa karşın, hala daha varoluşunu bu kendi ekseni çevresindeki dönüşlerine borçluydu. Zira, ekran çevresindeki bu dönüşler gemiye yapay olarak ve özellikle kazandırılmıştı. Bu bakımdan gemi normal bir yörüngede uçarken kendi ekseni çevresinde de dönebilecek yetenekte yapılmıştı.
Foton 1 ‘in varlığı ve hedefine doğru kusursuz bir biçimde gidebilmesi bu temel ögeye dayalıydı. Uçuş sırasında kendi ekseni çevresinde de dönmesi uzay gemisine iki ayrı yarar sağlamaktaydı. Bunlardan birincisi; geminin kendisine dik gelen kozmik güneş enerjisine karşı korunmasından ibaretti. Gemi, ekseni sürekli dönmek suretiyle aynı bir yanını güneşe aralıksız hedef olmaktan kurtarıyori, böylece bir yanını güneşe çevirdikçe, arkada kalan yanının soğutulmasında soğutma sistemlerine ve enerjiyi geri iten koruyucu kalkanlara yardımda bulunuyordu. Eksen çevresindeki dönüşlerin sağladığı ikinci yarar ise en az birincisi kadar önemliydi. Çünkü bu dönüşler gemi içerisinde yapay bir yer çekimi sağlıyor, bu çekim astronotlardaki ortam yadırgamasının önüne geçiyordu. Bir bakıma; salt bu çekim sayesinde astronotların gemi içindeki davranışları dünyadaki davranışlarıyla özdeşleşiyor, böylece, yaşam boyu yerçekimine alışmış bulunan personel için çekimsizliğin doğurabileceği sakıncalar ortadan kaldırılmış oluyordu. Zira, uzay uçuşlarında astronotları en aşırı zorlayan husus sıfır çekim yani ağırlıksızlıktı. İşte bu, her astronotun karşısına dikilen en büyük problemdi. Çünkü, bilinenlerin tam tersine; çekimsizlik salt yerçekiminden kurtulmak demek değildi. Nitekim, yerçekiminden kurtulabilmek teorik yönden olanaksız sayılabilirdi. Zira, etkisi az da olsa; dünyanın en uzak yıldızlar üzerinde bile bir çekiminin bulunduğu bilinen gerçekler arasındaydı. Bir bakıma ağırlıksızlığı doğuranın yani çekimi ortadan kaldıranın salt serbest düşüş hali olduğu kesindi. Bu noktadan bakıldıkta; motorları çalışmayan yani tepki görecek bir etkide bulunmayan herhangi bir füzenin serbest düşüş konumunu koruyacağı, dolayısıyla içindeki cisimlerin ağırlıklarını yitirecekleri, bunun da ortam uyumsuzluğu doğuracağı hesaba katıldığından, Foton 1 ‘e kendi ekseni çevresinde yapay bir dönüş yeteneği kazandırılmasına çalışılmıştı.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

1.5
Kaostan Artakalanlar

Kaptan Çi Vaştar ‘ın gözleri tam yanındaki trankilizasyon aygıtından kendisine bakan Etimolog Şur Çarup ‘un gözleriyle karşılaşrı. İlk duyduğu ses genç ve güzel dilbilgininin kadife gibi yumuşacık sesi olmuştu:
- Selam, kaptan.
Komutan Çi Vaştar bu tatlı seslenişe karşılık vermedi. Kendini toparlamakta zorluk çektiği, bunu başarabilmek için en azından kısa bir hazırlık dönemi geçirmesi gerektiği yüzünden belli oluyordu. Gözlerini kırpmadan genç kadının gözlerinin ta içine bakmaktaydı. Şur Çapur ‘un yeşil gözleri çok büyük, çok geniş, çimenlik bir alanı andırmaktaydı. Başka hiçbir rengin sığınamadığı, bir başına salt yeşilin buyruk sürdüğü bir alan. Bu yeşil renk, üstüne su zerrecikleri püskürtülmüş gibi taptaze ve ıpıslaktı. Sisli ıslak gibi bir şey. Sanki buhar renkli bir incecik tül perde arkasından seçilir gibi. Sis bir ara yavaş yavaş dağıldı, her yanı saran, her yeri kuşatan o sonsuz yeşillik gittikçe küçülen daireler halinde daraldı, daraldı, daraldı ve sonunda genç kadının gözbebekleriyle bir oldu. Kaptan Vaştar gözlerini kırptı. bir şeyler yapmak, bir şeyler söylemek istiyor fakat yapamıyor, söyleyemiyordu. Gözleriyle çevreyi tarar gibi olunca, kendisini yatak büyüklüğünde iri bir tabut içinde yatıyor sandı. Bombeli plastik kapakları böcek kanatları gibi yanlara açılmış olan bir tabuttu bu. Üstünde bol ışıklı bir tavan yükseliyordu. Çevresinden, her bir yanından, içine buhar serinlikleri veren çiçek kokuları gelmekteydi. Adını, rengini, kokusunu bildiği veya bilmediği binlerce çiçeğin kokusu ve bu kokuya bulanarak uçuşan su zerrecikleri. Komutan kokun gerçek olup olmadığını anlayamadı. Ama serin zerrecikleriyle ruha mutluluk veren suyu gördü. Plastik duvarın değişik yüksekliklerdeki taraçalarından küçücül çavlanlar halinde atlaya atlaya akıyor, rengi derin maviden filiz yeşiline, filiz yeşilinden derin maviye dönüşüyor, dur-durak bilmeksizin dökülüp sonuncu taraçada gölleniyor, çevreyi rengarenk zerreciklere boğuyordu. Kaptan Vaştar başını hafifçe çevirdiğinde; minyatür çavlanın yanındaki masada oturan Teğmen Vaglom ‘u gördü. Sırtı kendisine dönüktü. Oturduğu yerde bellek bankalarından birinden almış olduğu çiçekler konusundaki dökümanter ve üç boyutlu bir kaydı seyrediyor, arada bir başını öne eğip hayali çiçeklerdeki gerçek kokuları kokluyordu. Komutan çevresini saran o başdöndürücü çiçek kokularının bu bandan yayıldığını kavramaya başlar gibi oldu. Kokuyu yeniden ve sindire sindire içine çekmeye çalışırken bakışları, az ilerde durarak kendisine bakmakta olan Dr. Emmol Lek ‘le Fotonist Kay Rem ‘e ilişti ve orada kaldı. Canlılığı gitgide artan gözleri astronotların birinden obirine, sonra yeniden berikine geçiyordu. Neden sonra, başını hafifça çevirip bitişiğinde duran ve bombeli kapakları yana açılmış olan trankilizasyon aygıtına baktı. Gözleri Etimolog Şur Çarup ‘un gözleriyle yeniden karşılaşmıştı.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Asla

İşte el bağladık, durduk karşında,
İzinsiz huzura girmeyiz asla.
Yeter ki büyük ol kupkuru başta,
Büyükten ileri varmayız asla.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Salladığın mendillerde
Ayrılırken yaralandım.
Seni aradığım yerde
Hiç kimseye soramadım.

Baktım ıssız avlulara,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Allah 'ım, bu ne tad; bu ne lezzettir?
Buldukça, bildikçe bilesim geldi.
Bana lütfettiğin bu ne izzettir?
Dünyaya geldikçe gelesim geldi.

Bakıp denizlere, göğe, karaya,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Bir karasevdaya bağlanıp kaldım,
Ne bir önü mevcud ne de bir sonu.
Çileler içinde perişan oldum,
O beni sevmezken ben sevdim onu.

İsteğim yüzünü öpüp koklamak,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Çileleri atalım,
Bir sil baştan yapalım,
Yerimizi kapalım
Bir değişik dünyada.

Turna geçsin havadan,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Böyle mi severmiş insan sevince?
Kalp nasıl kanıyor inceden ince,
Bırak da göreyim seni iyice
Sularda mehtabı gördüğüm gibi.

Düşsün gözlerine saçların, bırak,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Tüm karanlık tüneller bana ümit kapısı,
Sanki bir tren çıkıp hep seni getirecek.
her biri zalimlikte birbirinin tıpkısı,
Beklemekten yüreğim ha öldü, ha ölecek.

Bir tren sesi duysam kalbim ayaklanıyor,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Beklerim bedenim yıkansın, yunsun,
Kaldırın ortadan oyuncakları.
Beklerim cesedim kefene konsun,
Çağırın sımsıkı saracakları.

Kefenmiş meğerse kuşanacağım,

Devamını Oku