Her masa bir ayrı hüzün masası,
O yüzden bambaşka devranlardayız.
Herkeste bir ayrı gönül yarası,
Engin denizlerde, ummanlardayız
Binlerce dert varken her gözyaşında
Bir masal anlatır dururdu ninem;
Develer tellal, pireler berber iken
Bir varmış, bir de yokmuş, diyerek.
Senin gibi ayon ondördü bir kız varmış,
Tanrı övmüş, yaratmış,
Doğan aya sen doğma, dermiş, ben doğacağım…
Bırak kerevetimize başkaları çıksın,
Biz murada ermeye bakalım,
El ele, kol kola, yürek yüreğe
Bakalım derin bir mutluluk içinde
Kuşa, böceğe.
Çimenden çimen tadı alalım,
Ne kaldı elinde bugüne kadar
Harcayıp gittiğin zaman içinde?
Malın, mülkün varsa; o senin değil,
Onun tek sahibi devran içinde.
Saraylar yaptınsa; pıla gidecek,
Yıllardır dıhtımlarda esen rüzgara baktım,
Bekledim martılarla gelecek gemileri,
Kalbimi fener edip kayalara bıraktım,
Ne gemiler, ne rüzgar alıp getirdi seni.
Martılar çığlık çığlık karanlıklar içinde,
Dikkati çekenler başarır ama
Ellere karşı da maskara olur.
Zira çok ters düşer hali ortama,
Varlığı, kimliği madara olur.
Eloğlu bir gözde görür on mertek,
Seni her anışta böyleyim işte;
Yüzümde sonbaharların hüznü,
Avuçlarımda boşluk, ellerimde umarsızlık,
Bedenim iğneli fıçılarda ve kan revan içinde,
Yüreğim küllenmemiş yangın yeri,
Kemiklerim teslim olup gitmiş sızılara,
Bu yurda canımı feda etmezsem;
Albayrak yüzüme-gözüme dursun.
Uğrunda kanımı eğer dökmezsem;
Albayrak yüzüme-gözüme dursun.
Yurda gözdikene karşı durmazsam;
Seni nasıl unutayım anam-babam
Bu sarı başaklar böyle dalgalanırken?
Bu buhar topraktan böyle yükselirken,
Bu güneş kayalıkları böyle yaldızlarken,
Bu serin gölgeler ikindi güneşinde böyle uzanırken?
Ben seni nasıl unutayım
Ben seni, denizi gözlerinde taşıdığın için seviyorum,
Yosun kokularını saçlarında,
Sedefi, ellerinde,
Fildişiyi yüzünde,
Güneşi dudaklarında taşıdığın için seviyorum,
Onun için kafiyeler arıyorum hasretinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!