Bugün on iki Ağustos
günlerden Çarşamba
güneş batmak üzere
yapışkan kızıl bir sıcak üzerimde
ne bir yel eser ne de bir parça serinlik
dayanılmaz hallerdeyim
Düşlerimde kimsesiz bir ülkede uyanırdım
hiç bilmediğim hiç gitmediğim hiç yaşamadığım
şehirleri gördüğüm hiçbir şehre benzemezdi
filmlerden kitaplardan öğrendiğim de değildi
uykularımın ortasına düş düşürenler de bilmezdi
kimsesiz insanları vardı tanımazdım hiçbirini
Az önce bir küçük kız gördüm parkta
bankta oturuyordu sarı saçlı bir kadınla
kucak dolusu gülümsedi bana
mutluydum bende ona gülümserken
sarışın kadın mütebessim bana döndü
sanki yakın bir dostun yüzüydü
bir kırlangıç fırtınası yinelenirken
ayın yüzüne düşer gölgen
gizli gizli çalınan eski bir tamburun
hüzün saçan bencil sesinden
atarım kendimi taş odalardan dışarı
koparıp yarım şiirlerin biçare sessizliğinden
Şimdi yalnızlığın bini bir para
şıngır mıngır bir makara
sanırım iyice kafayı taktı bana
nereye baksam o var
karşımda her nereye gitsem
en umulmadık anlarda
Üsküdar vapurundayım üst güvertede
yanımda sırt çantam bir de fotoğraf makinesi
hafiften ılık bir rüzgâr esiyor sanki gelen lodosun habercisi
Çamlıca üstünde sessizce yükselen güneş
gecenin pasını usulca siliyor
sabahın o ince soğuğunu alıyor
Kar yağar yağmur yağar rüzgâr eser zaman hep geçer her nerede olursan ol
gözlerine kaçar mutluluğa söz kesen yürekler
her nerede olursan ol
dudaklarını yakan bir ateştir artık sevdalı sözler
saklanamazsın bedenini saran
zehir zemberek hayallerden
Korkutmuyor beni artık hiçbir şey
ne yıldırımlar ne gök gürültüsü
ne de karabasan bunlar
seni düşünmekte korkutmuyor
yapa yalnız ölmek bile
bir sönmüş yıldız gibiyim
Güzel bir sabah
masmavi bir gökyüzü
yazdan kalmış bir sıcaklık
mutlu ve sevinçliyim
yüreğime dokunuyor her güzel şey
yüzüm gülüyor yine
Çorak bir tarlada kör toprağım
son bir umutla nadasa kalan
suya hasret ışığa hasret
eskimiş sevdalarda kendine ağlayan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!