Boş bir çöp tenekesi şimdi şehir;
Gidiyorsun ya.
Ama çöpçüler,boş çöp tenekesini sever,
Güpegündüz.
Kirleniyoruz...
Yarış atları gibi koşuyoruz hayatı.
Soluk almak sanki bizim için lüks...
Sesin uzaktan geliyor...
Gözlerin uzaktan bakıyor.
Aşk mı?
O çok geride.
Uzundu zaman,aramızda kalan.
Sıkışmıştı kapılar ellerimize gördüm ki.
Etkisiz sözler kalmıştı geride,söylenmemiş
Ve durmadan tekrar eden birbirini.
Çaresizdi,çıkmıyordu dudaklarımızdan
O son sözler,fısıltılar.
Sandık kokuları yayılırdı
Ve kuru sabun.
Gelin telleri çıkardı bir tomar.
Sarı papatyalar düşürürdü tozlarını
Kaneviçe işli bohçalarda.
Sararmış sayfalar
At gözlüklerini çıkar şimdi,bak yüzüne.
Neler sensin,neler değil?
Yakın mısın kendine?
Yoksa çoktan kayıp mı ettin?
Kendini hor mu gördün?
Yoksa çoktan vaz mı geçtin,
En iyisi çekip gitmek
En iyisi hiç bilmemek
Ve hiç sevmemek...
...
En iyisi en kötüsü bazen.
Rüzgar gibiydik,denizden esen
Ve yine denizine dönmek isteyen.
Pulları yavaş yavaş kuruyan balıklar gibiydik:
Ayrı kalınca.
Bir an önce,ait olduğumuz yere dönmeliydik...
Bir kayboluştun tropikal iklimlerde.
Ansızın düşüyordu ellerin.
Eksiliyordu gün be gün gülüşün...
Beyaz sarmaşıklarla sarıyordum her yanını.
Ağır ilerliyordu gidişimiz,
O hiç varmayacak sandığımız yere.
Gümüş bir tepside sunulmuştu bize aşk...
Bir fincan acı kahve...
Tadı dudağımda kalmış bir öpüş,
Caminin arkasındaki sokakta.
Dalgalar yükselmiş,
Masaları ıslatıyordu.
sevgili ışıl işte sensizlik bu isimli kitabını okudum tebrik ederim... benimde hedefim limandan bir kitap çıkartmak umarım ulaşaırım... sanada başarılar...