Sandık kokuları yayılırdı
Ve kuru sabun.
Gelin telleri çıkardı bir tomar.
Sarıpapatyalar düşürürdü tozlarını
Kanaviçe işli bohçalarda.
Sararmış sayfalar
Öpülmeyi bekler dururdu.
Asık yüzlü aile büyüklerinin
Resimler de fırlardı ahşaptan.
En alta itilirdi onlar,çarçabuk.
Kesik kesik bakardı gözlerin.
İz bırakırdı.
Donmaksa...
Eski bir nehir gibi,bize yakışmazdı.
Ve sen bir çığlık gibi kalıveriyorsun
Gözlerimin ara sıra sorduğu soruların arasında.
İçinde yalnız kaybetme korkusu kalacak,her şeyi-
Ve bütün güzel şeyleri
Yalnız benimle paylaşma isteği.
(İstanbul)
Taşlar parçalanmış ruhlar demiştin,sıcak kentte.
Oysa sensiz,sıcak kentte üşüyordum anladım ki.
Siluetin görünür şimdi tüm parke taşlarında.
Parçalanmış,parçalanmış,parçalanmış...
Bizi anlatmıştın sanırım.
Cağaloğlu'na çıkarken ayağım takılır,
Saklı kentlere benzerdik;
Bir düşsel pencere açılırdı,
Kaçardık.
Kendimizi görmeye korkardık.
Kapatırdık gözlerimizi.
Bildiklerimi ne zaman unuttum
Anımsamıyorum.
Unutmak
Sana özgü zannederdim oysa ki.
Yıldızlara bakıp
Ağlamak bana özgü zannederdim.
Geçmiş
Kötü arkadaşlar gibi çıkar karşımıza.
Hiç umulmadık
Bir çıkmaz sokakta.
(1994/İstanbul)
Yılan derisi soğukluğu ellerin.
Bir kitabın orta yerinde
Çevrilmekten yorulmuş bir sayfa gibiyim.
(İstanbul)
Saçakların altına saklanmaya çalışan
Serçelerden farksızım şimdi,ya da
Masanın altına giren küçük bir kızdan...
Avunur muyum kimbilir,
Ya da avutabilir mi gerçekte sözcükler?
Artık büyüdüm:
Büyük bir kediyim.
Yoksa çok eskiden sana
Bıraktığım kedi ben miyim?
Senin düşlerin vardı düşlerimde.
Biz çekirdek aileyiz.
Sen,ben ve
Yalnızlığımız.
(Kasım 2010)
Değil mi ki,sen benim ayrılıklarımdın
Tüm şehir ıslanırken...
Hiç gülmek gelmezdi içimden.
Akşamlar karanlıklara döner,
Sen dönmezdin.
sevgili ışıl işte sensizlik bu isimli kitabını okudum tebrik ederim... benimde hedefim limandan bir kitap çıkartmak umarım ulaşaırım... sanada başarılar...