İlkay Coşkun Şiirleri - Şair İlkay Coşkun

İlkay Coşkun

Mülteci Çocuk

hangi sokakta sancı
kaç odada acı
kaç şehirde yabancısın

Devamını Oku
İlkay Coşkun

Mülteci Zamanı

Düş Zamanı
düşlerin zamanı çocukluk çoğu. çocuk zamanı ya da gülme zamanı dense yeri palazlanmakta asıl. nasılsa büyütür her şeyi küçümencik. oyunu büyütür, dünyayı büyütür, insanı büyütür, ülküyü büyütür. büyütür yüreği zaman. yükü saf bir oyundur sonuçta. düş gören insan düşe kalkmayı ve diken kuşanımlı sınırları göze alacaktır. her hayalin kırıklıklarla geldiği de doğrudur. kaynak suyu diye kuyu suyu da içirir kendince. zamanın, ayn-ür rıza olmadığını da biliriz elbet. ne yaparsa yapsın insan çeki düzen içerisinde olamıyor maalesef. bak işte göç zamanı kapıları çalıyor yine.

Göç Zamanı

Devamını Oku
İlkay Coşkun

Nahçıvan'a Nasıl Gidilir

mesela, Kapadokya'da uçan bir balona
binen Çinlileri seyretmişliğim vardır
kuyulara fısıldadığım sır klişelerim
kırılmaz kavkılar da bu olsa daha iyi

Devamını Oku
İlkay Coşkun

Nazilli de Düş Erken

yangını sönmüş dağlarının ardında kalan düz ovalarımda hürsün
yüksek harda fırınlanan miğferim, cengaverlerle taçlanır bir bir
meydanlara çıkan efenin cesaretinde açılır tüm kilitleri şehrimin
mehter marşı kulağımda, düşman üzerine yürüdüğümüzden beri

Devamını Oku
İlkay Coşkun

Neme Lazım

ne yaptığını bilmeyen
görüntü, salaş hoyratlandığımız
kızanlardan, kızmalardan sonra
sözü burada havalandırmalıyız

Devamını Oku
İlkay Coşkun

Ney’di Kalbi Kırık Zaman

1-ney: şekvadan uzak kayıp ağıtları toplayıp, kamışlık günlerini hatırlayan. hem soğuğu hem de sıcağı tatmış hali bütün dertleri kodlayandır. her bir boğum hüzünlere gebe kanboğazı, dokuz yara dokuz canboğazı. ah bundan mıdır kesik pareli yanar için, pişer daim insan-ı kâmil gibi. çocuk gibi saf efkarınla yâr ayrılığı, ateşlere koyar feryadıyla seni. hangi aşk yollarına düşüren mecnun olur? ahh kalbi kırık yürek, üfle hadi nefesinle tüm acılarını yelelerinde. Rüzgâr, sema dönüp arındırsın nefesini, yeniden doğrulsun ney zen im.

2-ney’di: gecenin abidliği, sırlarını saklayan cenne gibidir. açılacak elbet kapı, eski bir mücevher gibi giz buradayım diyerek. zeytine ve incire yemin olacak. derinlik ve bilgelik ölümü öldürüp öze inecek insan öze. incitmemek asıl olacak, zemmolunan söz incinecek. göze çarpan en kıymetli nüve dünya ömründe hasen kalıp iyilik bulacak. izdüşüm olacak kulağın zekâtına. gönülde yanan aşk ateşi cismine perçin olacak. Mevlana gibi dersek en doğrusu, “aşk bir neyzene benzerse, biz Ney ‘iz!” gönül doyuracak elbet aşkzamanı gelince.

Devamını Oku
İlkay Coşkun

oba

tek başına
yola koyulmuşken

her mevsimde

Devamını Oku
İlkay Coşkun

Olmak Ağırlığı

paleolitik çağın yontularında bulunan tılsım
dekapaj altı tenörlerde gizleniyor tüm varidatı
demiri-nikeli, oku-sadağı, hep bulmak üzerine
benzeşen insan sanki neoletik çağın arayanı

Devamını Oku
İlkay Coşkun

Ölüm

kepenkleri kapanan mutlulukların
üzerine oturur esmer yalnızlık
ve siner mezar taşlarına usul usul

Devamını Oku
İlkay Coşkun

Onuncu Yıla Güzelleme
Vildan’ıma

zaman insanı yorsa da mutlulukla yaşanmış ömür, aşkları yıllandırıyor her zaman. geleceğe anlam katıp değerini artıran hayatın ta kendisi oluyor. koca bir ömür gıptadır bir yastıkta yaşanmışlık. bir resmin her tabloya sığmayacağı bir aşk bizimkisi. iyi günde kötü günde diyerek başlar ya. hani hayat güzel temenniler, dileklerle iç içe umutlar billur. yüreğimizle bitişik sevdamız bir merhemdir bize ne de olsa. dalga dalga yükselen hep duru iç sesimiz bir musiki nağme gibidir.

ah! şen göynüm nasıl olsa her rüzgar limanını buluyor bak yine. olacağına varırken zaman çağırıyor bizi gerçeğine. yüreğimiz her dem sevdasına yürürken aşkımıza dokunulmasın. sevinci kirpiğinden dökülen sevdiğimsin ne de olsa. gül bahçesi gönlümüzde hep laleler gülibrişim kokular büyütsün. sümbüller goncalı içimizdeki gül gürbüzleşti hep yine. yaşama sevinci denen perimiz hiç ölmesin. aşkıyla pirdaş olan meşk yolunda her gülşene yeni bir bağban bulunsun.

Devamını Oku