adalet
ay ve güneş aynı yerde durduğu
kainatın yazısında adalet
bol bol nimet insanlara sunduğu
Âdem’in İlim Kitabı
’Aşk meydanı, erenlerin ve bilenlerindir’
Hünkar Hacı Bektaş
bir çocuk daha doğar, bir bilge daha ölür ardımızda yeniden
Altıncı Şehir’e
ne denize düşeriz
ne de düşman içine
vatanın tam ortasında
altıyüzelliyedi
karteks ve keson dolaplarınca saklanıp
yangında ilk önce kurtarılacak gibisin
sümenaltı resmiyeti kadar tek başına
kaç müdürle uyuşmazlığın olacak senin
Anadolu'da Zaman
kanayıp bütün ağıtlarda anne oluyor anadolu. iyileşemeyen bir yarada baba. arkadaş oyunlarında çocuk sesi duyuluyor. hangi coğrafya tamir ediliyor bak yine, çok bıçak keskin duruyor. ağır yaşam sancısından omuzlara düşen ağırlık yorarken bedenleri, boynu muskalı çocuklar büyüyüp serpilecek. pusattan yük, geç olgunlaşmış dünyada yine defaten üzülecek. su değdiğinde ırmak, güneş değdiğinde fotosentez yurdu oluyor. yenilen ayazlar unutulurken en yakınından vurulacaklar uyansalar gayri. ah! hangi coğrafyada yaşanılan gerçek anadoluluk, yâre benzemişlik mus’af huzuru bu olsa gerek.
bu kadar karanlığı sırtında taşıdıktan sonra gün olup şafak doğacak, gözlerine umut ekilip masivaya ziya olacak. yürekleri soğutan ırmak olacak. kurtuluşa yol verip aksın doludizgin, erken kalkan kuvvet bulup dönmesin gerisin geri. ocaklar daha gür tütüp yanı başında oba olsun, boy olsun, kır atların mahmuzunda hakanlar bulunsun. lahuti sesle çınlayan göksema, bozkırların tüfengini kuşanıyor yine yeniden. bir yürekten diğerine yeni şıvgınlar büyüyüp kocaman bir güvercin oluyor. çocuklar gibi kuş uçuruyor. vatanın asil cevheri özünde ebabil oluyor. acemi ruhu her ne kadar hikayelerle yorsa da bir taraftan yeni çağ düzenine gün doğuyor.
Ankara
hastaya ilaç, yolcuya telaş
milletvekiline maaş, zengine dolaş Ankara
kültüre seymen, düğüne oyun
gecekonduya fukara, çocuğa lunapark Ankara
Anlat Bakalım
saçını süpürge etmişliğiyle kalmıştı
silik bir rüyaydı eskiyip düşen
sil beni defterinden sil beni dediğin
Arif Çocuk
gözlerin gözlerin
orta doğunun çocuğu
depderin uçurum çukuru
ne kocamanlık var sözlerinde
Arkeoloji Zamanı
1
kulaklarda büyük bir ezgi, zamanın gölgesi derinlerden... doğu ile batının karşı karşıya gelmesi gibi bir ilk değil sandığından. frigler ve muşkiler gibi güneşin toprakları kavuştağıdır. her batı doğuyu her doğu batıyı taşır, dünyanın yuvarlaklığının yasası böyledir. pisagor böyle söylemiştir ilkin kim bilir. her ne kadar güneşin şiddeti gölgeleri soğursa da güneşe doğru bakışlar daha çok yol güzergâhındadır. sırtlarından geçen yaz sıcağı ve kış soğuğunda antik çağ hep böyle tasavvur edilir.
2
tümülüsün sakladığı gordios gibi her yer lahit giz ana-dolu gözlerinden akan al damlası yas karası, kiralık değil sonuçta. imdi vurgunluk bu murattır gönüllerde yazılı. gözlerine su serptiğinden bellidir. unutulmayan geceler yine çelmeyi dönüştürür. uzun uykuda artık her an pencere ve balkon biçemleri yalnızında insan görünümlü. süzülsün güneş, eşiklere çömel, pencereleri sarmala. demem o ki hangi eskiyi okşayıp eğilecek zaman gerçeğinden... gömülerden sıyrılıp geleceğe devro(la)cak.
İlkay bey Tebrikler derin dizeler.
slm
ilkay abi ben mustafa belkı hatırlamassın nasılsın abi
hepside birbirinden güel abi allah hayırlısını versin
Sayın İlkay Coşkun kardeşimiz antolojide tanıdığım gönlü insan sevgisi ile dolu, sanat ve edebiyatın yanında yer alan müstesna bir kişiliktir. Kardeşimi tanıdığım ve eserlerini zevkle takip ettiğim için şanslı ve mutluyum.
Şiir, şair, edebiyat ve sanata katkılarınız için tebrik ve teşekkürler ...