Ömrünün kırk yılı geride kaldı.
Hak için kılı kırk yarabildin mi?
Bilmem ki daha kaç günün kaldı.
Mahşerin farkına varabildin mi?
Ömrü hayatın her sahasında,
Ne güzel kıyafetsin, kış güzeli kar
Her nesne güzelleşir, örtün altında
İnsan dar-ı dünyaya bir başka bakar
Yeryüzü sadeleşir senin katında
Bir nezafet harekâtı gökte savaşın
Tebessüm yetmesin, halin arz etmeye
Öyle içten gül ki güller kıskansın.
Söz kâfi gelmesin muhabbet etmeye
Öyle içten sev ki diller kıskansın.
Öyle bir ağla ki gözde yaş kalmasın
Koş, küheylanım...
Koş ki âlem seni seyretsin.
Koş, rüzgâr gibi ceylanım.
Hedefe ulaştıran gayretsin...
Uymayasın sakın nefse.
“Mekke Allah’ın” der, Ulu Hakan,
“Medine Peygamberin,
Kudüs, Haremi şerifidir, müminlerin”
Mescidi Aksa'ndan göğe yükseldi Resul,
Miraca şahitlik etti, mukaddes hücrelerin...
Derde düşmeden evvel "
Allah'ım koru" diyen.
Dert geldiğinde,
O'ndan şifa dileyen.
Şafi ismi hürmetine
Şifayı da bulur da
Ne insanlar gördüm talebkârdır da
Vermeye gelince yoklukta bir hal gibidir.
Hep hoş bir seda duymak ister de
Söz ona gelince lal gibidir.
...
Yasıyoruz gökkubbenin altında
Bir yudum su, bir lokma ekmek...
Marifet ne zümrüt ne de altında
Marifet, ağız tadıyla tüketmek...
Gök aynı gök, yer aynı yer
En hayırlı yerisin, yeryüzü toprağının
Rabbimizin katında, o mübarek mekânsın.
Harem-i şerifisin, bu dünya durağının
Peygamberin vahiyle tanıştığı mekânsın.
Kâbe-i muazzama, islamın kıblesisin
Müebbet yemişiz, dünya bir kafes.
Müebbet mahkûma gün saymak abes.
Saatler kurulu hep ecel vaktine,
Ne fazla ne eksik, sayılı nefes...
Dünya mahpusunda vakit tam olur
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!