Akıl denen varlık; nerdesin, kıyıda mı, köşede mi?
Emperyalistlerin, acımasız, dikenli kucağında mı?
Başta mısın, ayakta mısın, yoksa kasada mısın?
İnsanlara özgürlüğü yasaklayan, yasada mısın?
Kenar mahalledeki yaşlı adam,
Tahtalar üzerine karargâhı kurmuş.
Yatak, yorgan, battaniye ve yastık,
Onun ayrılmaz bir parçası olmuş.
Çalışmak, didinmek, ağlamak ve gülmekle,
Zor günün dostuna düşmüş…
Tekeyi sağıp içirdiler, mazluma südüğünü,
Hak hukuk diye öttürdüler, zulmün düdüğünü
Mazlum hakkını almak için yaklaştı hukuka,
Zulmün tokadı ansızın patladı suratına…
16. 10. 2010
Gözler ateş kırmızısı olmuşsa,
Kalp taştan taşa dönmüşse,
İnsanlık utancından fırlamışsa,
Hakikatler ağlar, gözyaşı dökerek…
Zulüm diz boyu olmuşsa,
Kin gütmeyen, insanları seven,
Zulmetmeyip, adaleti yayan,
Kırmadan gönülleri fetheden,
İmam hatiplim, imam hatiplim.
Kuran ve sünnete uyan,
Karıncalar kadar hayatı seven,
Karıncalar kadar hayata bağlanan,
Karıncalar kadar azmi olan,
Karıncalar kadar doğayı seven,
Karıncalar kadar çalışkan olan,
Karıncalar kadar tabiatı seven,
Dünya mı hızlı dönüyor, yoksa ben mi?
Diyeceksin olur mu böyle soru aptalca!
Belki de haklısın, görüşlerine saygı duyarım,
Ben, sana; sen, bana oynayacağız köşe kapmaca.
Her şeyin bir sonu vardır bilirsin ki,
Yıllarca dinlere höşgörüyle baktık,
Bize eman vereni göğsümüze bastık
Haince kuyu kazanları da unutmadık,
Tarihten ders alma zamanı gelmedi mi?
Meydan boş, gövde gösterisi tek tek,
İnsan debelenmekte olduğu hayatın,
Tabanlarında buldu kendini.
Terazinin kefelerine konmayan akıl,
Düşüncesizleri yapmadı mı çakıl?
Uzayla, arzın mânevi alanının sırları,
Bir düğüm olarak kaldı,
Ölümü sık sık hatırlayınız;
Lakin mezarda uyanmak da var.”
İnsanlar da çiçekler gibidir;
Tohumla yeşerir, büyür ve olgunlaşırlar.
Dünyaya en verimli olmaya çalışırlar.
Şura, bura derken bir de bakarlar ki,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!