Bin dokuz yüz yirmide,
Ve yirmi üç nisanda.
Bir bozkır sabahında,
Buluştu canla canan.
Meclis-i mebusanda,
Toplandı onca insan.
Egzotik rüyaların efsanevi soluğu.
Semaverle demlikten sesi yükselen beste.
Gözleri billûr billûr ipeksî tenli kuğu.
İçtikçe tazelenir tütsülenir nefeste.
Su ateşle bir cendereden geçer.
Özünden incelik, esenlik eser.
Dizilir tepsiye ince belliler.
Şeker ikiliden iltifat bekler.
Yudumlanır bardaktan güzellikler.
Hep sade sevdim İstanbul’u,
Bir martının kanadında,
Demli bir bardak çayın tadında,
Boğaz’ın masmavi sularında,
Çoğunlukla İstanbul adında…
İnce belli inceden bir şarkı sunar bize.
Ona alışmak için gerek yok egzersize.
Okuyanı mest eden suyla yazılmış name.
Asırladır eskimez bir güzellik çay name.
On beş fidan birer birer düşerken toğrağa.
Kanlarıyla renk verdi, yiğitler al bayrağa.
Bayramda sevinemedi bebe belik çağa.
Samimiyet istiyoruz, tüm sorumlulardan.
Ataysan dinmiyor yürekte bir türlü sızın.
Ne diyecek Obama dünya bekledi durdu.
Meşhur meseldir hani 'bir dağ fare doğurdu.'
Obama denen zevat bence biraz hırdavat.
Terbiyem izin verse derdi ona ben g...t.
Şiirime şiraze senin bakışların yâr.
Gel sar beni şiraze bizi kıskansın ağyar.
Öyle bütünleşelim beni sen sansın ağyar.
Üşüyorum şiraze beni yüreğinle sar.
Şiraz semalarında gözlerin yıldız yıldız.
Hafız Burhan gelir önce dergâha,
Ardından safiye Ayla şanlanır.
Gönül ehli bir dem heyecanlanır.
Nemli gözlerinde yıllar yıllanır.
Duyulan şarkıyla neler canlanır.
Duvarlarda anılar yankılanır.
Zamanın çığları altında kalmış da çıkmaz sesi.
Gömer içine hüzünleri tekaütler kahvesi.
Cümle sakinleri burkularak maziyi yad eder.
Bakıp bakıp da ufuklara sessizce feryad eder.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!