Lacivert gecelerin içinden,
Süzülüp gelen;
Eflatun hayallerimin,
Tezahürüydün sen.
İşte bu yüzden,
Hiç çıkmıyorsun içimden.
Çekilir kırk aynalı has odasına.
Bakar da içinin som aynasına.
İçinde ummanlar huruşan eder.
Orda neler neler temaşa eder.
Bilemeyiz neyin varır farkına.
Yorgun olduğun zamanlarda.
Yahut, yanıp tutuştuğunda temmuz sıcağında.
Bardağa sağnak sağnak inen güzellik.
Her yudumu huzurla yarenlik.
Hararetini ve yorgunluğunu alır götürür,
O rengiyle kokusuyla bir huzur türküsüdür.
Çayıma süzülürken bakışların buğu buğu.
Gamzelerin kaldırır gönül yaramdan kabuğu.
Bir ceren misali hayalimden gelir geçersin.
Nemli gözlerin andırır ahuyu edan kuğu.
Gün senle başlar hanemde,
Bismillah’tan sonra.
İner sağanak sağanak huzur,
Demlikten bardağa.
Gönlümde sürur...
Hoşnutluk yükselir buğu buğu mekana.
Özelleşir kameriye, çayın nurdan rengiyle.
Sohbetler renk kazanır kaşığın ahengiyle.
Zil, şal istemez burda.
Yeter kaşığın sesi.
Isıtır içimizi çayın sıcak nefesi.
Yudum, kameriyede enfeslerin enfesi.
Çayımda şeker olur dudakların,
Hırsından çatlar kirazlar;
Kıskanır güller.
Bardağımdan yükselen buğu seni söyler.
Damağımda iz bırakr çayın tadı,
Dimağımda sen.
Demini alırken çay demlikte,
Huzur iner yer yüzüne,incelikle güzellikle.
Bardaklar içtenlikle tebessüm eder bu nimete,
Dizi dizi bir gümüş tepside.
Kaptırır kendini bu manzaraya dostlar.
Yarışırılar birbirleriyle yarenlikte.
O dil-darı anlatır hüzne çayımın demi.
Dem içinde bulurum daim yitik ülkemi.
Kristal bir iklime bakar buğulu gözler.
Ana süzülen katre masal mı efsane mi.
Nefesin karışmışken çayımın buğusuna.
Unutmak mümkün değil hem gülsün hem de suna.
Demlenir bakışların gün geçtikçe sinemde.
Bakarsın nil olursun yahut coşkun bir tuna…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!