Ebru, ermişliğidir suda rengin zirveye doğru.
Her kavis bir güzellik her hare duru.
Sanki suda yüzen bir renk bulutu.
Cezbeder gönülleri, cilalar ruhu...
Suda renk, binbir türlü harelenir.
Akasya dallarında asılı zaman.
Aşk devran muskası boynumuzda.
İşimiz boyumuzdan büyük.
Ankara ve sen nefesimi kesen harman.
An zamanın içinde sen gözden nihan gönülde mihman…
Bu çetrefil halleri kimseye anlatamam.
Ateş sükun içinde semaver lâl kesilmiş
Demliğin nefesinden bir ıtır süzülüyor
Duyulan huzur sesi gönülden gamı silmiş
Elem hüzün deminde kendine üzülüyor.
Nil mavisi gözlerinle çöl akşamlarımı serinletirdin.
Karışırdı bakışlarında beyaz nil mavi nil.
Yanardı yüreğimde aşk adlı kandil.
Türkü söylerken ağustos böcekleri.
Yüreğime akardı nilin elleri.
Gamze gamze çiy düşerdi saçlarıma.
Yeşil tepelerde nazlı bir ceylandı.
Su perisi kamaştırdı gözünü,
Ayağı kaydı.
Harmanlandı, ateşlere yandı.
Hasret çekti,günsaydı.
Suyla demlikte buluştular.
Alışmışken olaya,
Müzik piyasasında.
Bir hadise çıktı ki,
Her yanı kıpır kıpır.
Kendisi fıkır fıkır.
Diliyle şarkı söyler,
Bugünlerde tarifsiz bir hâl oldu bu adama.
Seni düşünür gün yirmi dört saat ihtimamla.
Bu hâlimi bilmesin asla ağyar bir sen anla.
Yokluğunda yarım her şey gel de beni tamamla.
Biliyorum nâ mümkün senin beni sevebilmen.
Erguvanlar batan güneşe gülümsüyor.
Anlatıyor İstanbul’u bakışların.
Bir katre istanbul düşüyor gözlerinden.
Düşüyorum kaldırımlara ben.
Hisarlar mağrur,
Kız Kulesi nazlı bir kuğu.
Çayperi
Gel beri, ver sımsıcak ellerini
Dudaklarıma götüreyim.
Duyayım huzur esintilerini.
Can diye seni bileyim.
Ankara'ya kar yağar, demlik suya çay sağar.
Elimde ince belli, içine bin can sığar.
Buğu, dem, sıcak buse tutku zirveye ağar.
Böyle tarihe geçer Ankara, kar bir de çay.
İster beni kucakla istersen yabancı say.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!