martıda gider
gök renkli yorgun kanatları ıpıslak
koca dalgaların kumsalı öptüğü yerde
kapkara bir bulutun gölgesine düşürür çığlıklarını
hadi yık gözlerindeki benli sevinçleri
aynı masalın içinde cayır cayır alev ateş yandık nasılsa
ahım uçurumlardan yükselen çığlıklarımın yankısı
her iki yakanda ellerim gibi kalsın...
kasabalı çocuklar
coşkulu türküler söylerken
kucak kucak dermiştim sevinçleri
yıldız yıldızdı gök kuşağı sevinçli
bal damlası gözlerinden ...
şafak vakti vur beni
ilk martı çığlığı bu köhne balıkçı kasabasının göğünü
bir baştan bir başa yırtarken...
yıldızları bir de yakamozları sessizce ölürken
vursan da kanım akmaz
ah etmem intizar etmem sesim çıkmaz
kan oturmuş göz bebeklerimden dökülürken yağmur gibi yaşlar...
kurşun değil gülüm
beni aklımda kalan o umursamaz şen gülüşün yıkar
geldim sana
sol yanımdaki ince sızım
hep kanayan yanım
gönül yaram yürek yangınım
kainatın en görkemli çağlayanı
cennet kokulu saçların tel tel dökülürdü anlına
yanaklarına sarkılmış
zülüflerine takılırdı parmaklarım
göğsümü yar avuçla yüreğimi sık
hira da nebi gibi sık
turisinan da musa gibi yak beni
muradım yanmak...
bu sevda bir avuç ateş
göksuya yakamoz ölüleriyle yazılmış ıslak birkaç örselenmiş mısra
bir damla göz yaşına boğulmuş
yalanlarla talan olmuş
yaksam diyorum bir avuç sen gibi
bu gece senli dünlerle beraber bu kasabayı ...
hani bir ucundan tutuştursam düşleri
bir kıvılcım sıçrar da yakar mı sensiz sefil gülüşleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!