bu bilinmedik mevsimlerin yabancısıyım
umarsızca kumlara yazarken adını adımın yanına
deli dalgaların koynuna bıraktım sessiz çığlıklarımı...
baharını kaybetmiş
kahır dolu geceleri yüz et eski gülüşlere
kıytırık sahte gülüşleri sök göz bebeklerinden
sevinçleri
selasız duasız göm gamzelerinin çukuruna...
sıkıca yumdum gözlerimi
uzaklara uzayıp giden ıssız raylar gibiyim
hadi geçip git kara tren misali bu sevdanın üzerinden...
sen sevda yokuşunda attığım ilk adım
yüzüme düşen çocuksu pervasız umarsız ilk gülüş
dilimden düşen anlamlı bir çift söz..
sen alevleri arşa değen
ne kadar uzaksın
uzaklığın kadar yakınsın soluğun ardındaki nefesin
yudum yudum içimdesin içimde...
geceye düşen gölgem kadar yakın
bıçak sırtı bir başımalığımın diğer yanı sen
ne kadar uzaksın
uzaklığın kadar yakınsın soluğun ardındaki nefesin
yudum yudum içimdesin içimde...
geceye düşen gölgem kadar yakın
bıçak sırtı bir başımalığımın diğer yanı sen
akşam oluyor
usul usul gökyüzü kararıyor
birazdan düşeceksin sol yanıma
gözlerimden yüreğime akacaksın
sığmam artık bu kasabaya
sol yanım bir baştan bir baş yara
kucaklayamaz beni bu eski köhne gökyüzü...
gece karası kadar yalnızım
türkü tadında ezgilerini yitirmiş dudaklarım
mehtaplı gecelerde yudum yudum ay içip
kızıl şafaklarda avurtlarımızı doldura doldura
güneş yutup
yıldır yıldır yıldız tükürecektik...
söylemedim
başı karlı serkeş denizin başını dizlerine
umarsızca koyduğu bu koca dağdan başka kimseye...
ıslık ıslık dudaklarının kıyısında oynaşan hoyrat rüzgarlara
birde soluğumda titreyen sesimden başka hiç kimselere söyleyemedim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!