bu sevdayı kırk yıl naftaline bulayıp
en mahremimde sakladım hazanlar bulaştırmadan
masum papatyalara utangaç çiğdemlere
beyazlarını giyinip bahar diye seni mi beklemişim
uçurum kenarında
bir tutam papatya kadar mahzun
hiç olmuşluğum dan utanır
avaz avaz çığlıklarım sana dair sessizliklerim
sen bilmezsin
aysız gecede bu dar patikalardan yürümeyi
gelincikleri papatyaları ezmeden
ayağın taşa takılmadan
söyle vefasız
sende özlüyor musun
benim özlediğim kadar dünyalar kadar
ay kadar ...
bak ıslattım bir tomar el değmemiş düşü
gözlerime kim acıyı okuyup ağlamayı öğretti
geceye biraz sen birazda ben sürmüştüm
neden kapkara matem bürüdü nerde yıldır yıldır yıldızlara
güneşi
ben söndürdüm tek bir damla gözyaşıyla
bu gece balıkçı kasabasının matemi benim
geceden ayı gökyüzünde yıldızları bir bir ben söktüm
gözlerine mil çektim
dağladım senli tüm düşlerim kör ümitlerim
senli tüm gülüşlerimi
ağuladım sokak köpekleri misali leş kesildiler
zemherilerde kıyama durduk
buz kesti göksu saçaklarımızdan döküldü
cemreler şaşkın
umarsız dokunurken kardelen masumiyetine...
hep böyle mi bakar
gök kuşağı sevinçli bal damlası gözlerin
hep böyle bilinmedik adreslere mi kanat çırpar
bahara boyalı kelebekler misali kadar narin kanatların...
bir ahım kafi geceyi yakmaya
yıldızları tek tek avuçlarımda mum gibi söndürmeye
gelip çık artık ey ölüm
en sevgili gibi...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!