Timsali bulunmaz aşkla yanıpta,
Ehl-i gönül olsan ad sorulur mu!
Görenler halinden yolcu sanıpta,
Yol ki halktan Hakka; at sorulur mu!
Son sözler söylenip saat tutuldu.
Kalbimin gözlerinden sakladığı sırları,/
Yıllar sonra olur da dökerse dudaklarım,/
Aynanın karşısında resmine bakıp bakıp,/
İlk kez sana der gibi utanır duraklarım!
Sükût lehçesiyle konuşan dilsiz,
Duyanlarsa sağır, duyulan sessiz...
Anlaşıyorlarsa söze ne hacet !
Dudaklar bir garip; sözler kimsesiz !
Bir esrarın perdesi ruhumda aralandı,
Alt üst oldu duygular çıkmazdayken düşünce.
Her bir hecede gönlüm dilimle yaralandı.
Halim adsız,kimliksiz sahnede üşüyünce!
Sahne denilen o yer:İki büklümlük bir bez.
Dilime geldikçe sensin sustuğum! /
Nice söz söylesem yetmez Mihrimah! /
Keskin bir hasrete öfke kustuğum!/
Bir teselli sözün etmez Mihrimah!
Ne mektup ne şiir;gönül raporu! /
Kaç gülüşünü sevmişliğim var,
Mısralara gizlenen.
Öylesine bir söz açıp aşktan,
Gönül kervanına katamadığım.
Saklamışım tozlu kitap sayfalarında.
Evimin bir köşesine atmışım da...
Gün gelir tükenir tüm kelimeler.
Beni de seni de alır sessizlik.
Yalnız, yapayalnız bir acı ile,
Gidenlere inat kalır sessizlik.
Tutunur gözlerin o kızıl ufka,
Sesini duyur da ne istersen de!
Ya usulca konuş;bir son versen de !
Ya vur kır el gibi yada yer sen de!
Ama bir ses çıksın dudaklarından!
Beni benden alır her bir kelime !
Uzat ellerini; tut ellerimden!/
Göğsüme bir nakış yapar gibi tut!/
Buz kesmiş elimi avuçlarında,/
Nefesinle ısıt; yakar gibi tut!/
Tutuşup yanmaksa tuttuğun anda/
Sen kaldın içimde geçen günlerden
Ve bir de içimi titreten o ses...
Ne vakit uzağa dalsa gözlerim,
Düğüm düğüm olur aldığım nefes!
Vakitsiz bir hüzne meskendir yüzüm




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!