anne, beni yeniden doğursana
ama bu defa
beni tek başıma bırakıp, gitme
babam da gitmesin.
tek başına kalınca
Artık asla beni kandıramazsın
Alev alev aşka yandıramazsın
Geçti gülüm geçti yandığım günler
İstesen de artık ağlatamazsın
Unut beni unut unut sevgili
sen gidince
baharım kış olur
gündüzüm gece
karlar yağar üstüme
ince ince
bir kale yıkılır içimde
ay suya değen de
gece ağarır
göl gümüşe döner
yıldızlar birer birer kararır
kayar yıldızlar
aralanır perdeler
uç çocuk uç
gök yüzü şenlensin
kır prangaları kır çocuk
mutluluktan gözlerimiz nemlensin
çevir çemberini çevir
her yer sessiz
her yer sakin
dolaşıyorum virane sokaklarında
ölü evlerin
kırık bir şarap testisi
pastoral bir melodi
çalar çoban
sihirli kavalıyla
buz gibi sular akar
yüzümü yurum
Günün şiiri olması gerektiğini düşündüğüm bu şiirden anladığım, yetimhanede büyüyen yetim bir çocuğun, rüya görmeyi, kederi ve umudu bilmeyişi, yetimhanenin taş duvarları arasında yaşamının bir tükürük izi kadar değersiz oluşu ve bu taş kanatlar nereye savurursa oraya gidişin bir mecburiyet olduğunu ...