kanatları kırık kuşlar geçiyordu şehrimden
sessiz
sakin
sanki küs gibiydiler
kanatları kırık kuşlar geçiyordu düşlerimden
Onbeş şehit verdik bir günde
Acılar dinmez anaların yüreğinde
Ulan kahpe dölleri, şererefsizler!
Bunun intikamı alınır elbette.
Vampir gibi kana susamışlar
dünya bir sahne
hayat bir traji-komik
bizler birer oyuncu
oyunumuz iki perde
tek seans
sen umutlarımın ötesinde
bence yitik kalbimce yaşayan
unutamadığım sevgilisin
...GÜL
sana sesimi duyurabilmek için
Aşkın narı yüreğimi
Dağlar, ah! eder giderim
Garip gönlümü sevdaya
Salıp da çeker giderim
Arifler durur sözüne
önceleri
"Allahuekber" sesini duyunca
"Aziz Allah" derdim
şimdi ise
Allahuekberi duyunca
Sırça saraylarım bulutların üzerinde
çemberlerim sustu sokaklarda
çelik-çomaklarım yandı kış gecelerinde
yanar toplarım düşlerimde
uçurtmalarım havada asılı kaldı
giderken,
paçavraları bana bırak
yeğinleri sen al
aşkın hüzünlerini bana bırak
bırak bana acıları
ben taşırım
eskiciii!
eskilerinizi çöpe atmayın
yenileriyle değiştiririm
eskiciii!
beni anlamak için
ben olmalısın
sen
ben olamayacağına göre
gene sen
Günün şiiri olması gerektiğini düşündüğüm bu şiirden anladığım, yetimhanede büyüyen yetim bir çocuğun, rüya görmeyi, kederi ve umudu bilmeyişi, yetimhanenin taş duvarları arasında yaşamının bir tükürük izi kadar değersiz oluşu ve bu taş kanatlar nereye savurursa oraya gidişin bir mecburiyet olduğunu ...