Düşen bilir ki içine ağyarı aşkı bilmez,
Âlimlerde kifâyet yok, medreseler de yetmez,
Çifte gamze pür mıhladız çeker seni içine,
Teleskop takıp baksalar esâmen fark edilmez.
Bâkî sandın kendini, mülk için koşup durdun
Seksen yıllık ömüre vurdun bin yıllık keder
İnsafsız bir nesile mirasçı dede oldun
Yattığın mezarı da satıp gelir kaydeder
Doğanın kendisinde tanrılık var mı dersin-
Dünyalık tarlaları ekip, biçip göçersin,
Demokrasi evrene “vahşi doğa” çağırır,
İçinde beslenirken tecavüz zannedersin.
Kitap, ayet ve akıl göz ardı edilmiştir,
Evrende otorite Tanrı değil vicdandır-
Alın teri akarken zemzem selâm durmalı,
Mağdura kulak örten kadı ile sultandır,
Hak için hassas tokmak dünyada vurulmalı.
İnsan, bilim ve vicdan, din, ego ve içgüdü,
Uzaklarda olsan da sevdan sinemde durur,
Müptelâyım aşkına sürur üstüne sürur,
Senden gelen cefâya fedâ ettim ömrümü,
Derdinle gam çeksem de aşkınla yanmak gurur.
Ömür hep gece olsa çerağ ile yaşarım,
Binbir cefa gam ile yürüdüm adım adım,
Soyuldu tüm benliğim ne fer kaldı ne deri,
Dağlarda yankılandı pür dolaştı feryadım,
Sonunda yıktı beni feleklerin ejderi.
Yandı şehri vücudum ne lezzetim ne tadım,
Can’ı borçlanıp doğduk tarihsiz çek vermişiz,
Çek’i îmâna nispet Şeytana ödemişiz!
Saçaktaki buz gibi düştüm sana saplandım,
İçinde eriyerek ömrümü tamamladım!
İcraî sanat ettikçe, melekeler hızlanır,
Nefsiyledir, insan için, en yorucu savaşlar;
Aksî hâlde beden esir, ruh tutuklu, sızlanır,
Namaz edâ edildikçe, sanat orda yavaşlar.
Nâmûsa mütecaviz rol üstlenen adına-
Parmak çıtlatsın bir el diskoda zikir rakstır,
Bilim bir yanılıp da (!) erkeğe ve kadına-
Cevherî nâmûs deyip tahlil yapması şarttır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!