Yaklaşamıyor yanıma,
Sonraya,
Kalmıyor sonrasına...
Ateşin içinde yanıyor kanatlar
Bu toz, solarken düşen çiçeğin tozu!
İçerde kalmalıydı,
Bir şey vardır hani
Eski zaman masallarında
Beklenilen bir şey
Gözünü kırpmadan gelir
Çimenler büyür çorak toprakta
Güneş terletir
Sen bir parşömen yak!
Saf kağıda ise bir şiir yaz
Sen ay ile güneş arasında
Bir ölçü bul.
Yağmurun katreleri, zümrüte dönüşür
En iyi yakarışı hakka yapacağım!
Biraz daha, dahada
Çalayım maviye
Yemin olsun, büyük ressam edasıyla
Fırçamın elimden kalktığını
Düşünüyorsun bilerek yaptığımı
Yapmadım.
Gökyüzü hikayendir senin
Bakma biz bulutlara kalan
Usulca geçerken takılmış rüzgarız.
Bizi de al, demiri döverken
Çıkardığı sese benzer yalnızlığımız.
Hep daha iyisi derken
Bu düş,
Gün kanayana kadar sürecek mi?
Nereye kadar gidecek adımlar,
Köşelerden dönecek mi?
Bu düş,
Sırılsıklam yağmuruyla
Bu gecede efkar deme!
Bu gecede efkar
Ağlıyor Musun,
Ağlama!
Seni göz yaşından tanırlar.
Bulur dertler seni
Bugünden itibaren
Tutturulacak, kumaşında nakışın
En yakın yerinde olsun kurdele misali
Sazlık derinden duyacak, hemde sisi başındayken
Mum oyulurken içten
Dışından olacak yakışı
Tutundugum salıncakta elime dolanan bu söz
Binlerce birbirine sarmalanan manada
Yeter ki düşmeyeyim denen o depreniş
Yeter ki yağmur damlası gibi asılı kalsam,
Sızmasam dudaklara
Diyen bir tükeniş söz.
Buldu yine beni ahlar!
Hançer saplanınca sırtıma
Sıkıca, iyice kavranmış tekrar tekrar.
Dönüp baktığımda ardıma
Günahsız bir çocuk bakar.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!