1982, İstanbul doğumlu şair kendi iç dünyasına ayak uyduramayan dış dünyayla boğuşarak geçirmiştir çocukluğunu.. Sessiz ve sakin bir çocuk, başarılı bir öğrencidir başlarda.. İlk gençlik heyecanlarıyla birlikte şiire, müziğe ve tiyatroya kaptırır kendini..
İlk şiirini 15 yaşında yazar.. Amatör olarak tiyatroyla ilgilenir ve binbir güçlükle aldığı klasik gitarla besteler yapmaya çalışır..
Lise bittiğinde, doğduğu ve taptığı şehirden, İstanbul'dan ayrılarak üniversite öğrenimi için Muğla'ya gider.. Muğla'da yazdığı şiirler tarzını belir ...
Ne umutlarla başlanan bir yolculuk
Hiç beklenmedik bir şekilde
Daha ilk şarampolde sona erdi..
Oysa en az bir 74 yıl sürmesini bekliyordu
Aşk filmi eleştirmenleri..
Yalnızlık arka koltuktaydı
Seni özledim
Mumu olmayan şamdanlar gibiyim
Yalnızım
Teninin sıcaklığını
ve saçlarının kokusunu özlediğim kadınlar gibi değilsin ama..
Farklısın..
Yağmurda sevdim seni..
Her şeyin anlamını yitirdiği,
Zamanın donup kaldığı
o günü..
Islak saçlarla
ve yeşile dönük gözlerle,
güneş doğdu şehri çevreleyen dağların arkasında,
yüzüme ışık vurdu yıllar sonra..
huzursuz insanlar arasında
karamsar geçen iki koca yıl..
ve nihayet gelen aydınlıkla
gülümseyen birkaç yüz,
Dolunayın denizde yarattığı ışık oyunu, hiç bu kadar güzel gözükmemişti bana.. Uzakta belli belirsizken, yakınıma geldikçe sanki ışık saçan balıklar gibi ordan oraya kaçışıyordu yakamoz.. Hayretler içinde onları izlerken serseri bir gözyaşının burnumun ucundan damlayıp Marmara denizine karıştığını ark ettim.. Sonra ağladığımı belli etmeden yanımdaki adamdan ateş istedim ve bir sigara yaktım. Rüzgarla paylaştım sigaramı, çabucak bitti.. Ondan da bahsetmeliyim sana.. Rüzgar esiyordu ama üşütmüyordu. Konuştum onunla.. Söz verdi bana.. Bir daha beni hiç üşütmeyeceğine ve hep yanımda olup beni doğru yollara, yaşamam gereken serüvenlere sürükleyeceğine.. Eyvallah dedim ve döndüm ışıklı balıklarımı izlemeye..
…
hep feribotta ve ayışığında yüzleşiyorum geçmiş ve geleceği ayıran ince çizgiyle..
sulara gömüyorum korkularımı,
yalnızlığı da emanet ediyorum gökyüzüne..
yıldızlara bırakıyorum hüzünlenmeyi
..Ve çocuk yine “keşke” dedi.
Çünkü onun dualarını kabul edecek bir tanrı
henüz yaratılmamıştı..
Gökyüzünün kızılına emanet etti iyimserliğini
Sonra da, gözyaşlarıyla boğarak öldürdüğü gururunu
Aşkının gizli bahçesine gömdü..
Çengelli iğne günü yaşamayı seviyor
Sevinebilirsin küçük dostum, hayat şimdi başlıyor!
18.12.98
sonbaharı sabırsızlıkla beklerken
dolunayın kızılında hüzünlenmekle yetiniyorum
bu aralar..
yağmura çıkmayı özledim..
bir kadına aşığım, o bir başkasına
Bir çocuğun gözyaşlarında saklı
senin masumiyetin..
Ağlamaklı, hüzünlü bir sonbahar akşamı sanki
güzelliğin,
mağrur..
Yorgun ruhumun dinlencesi,
Ellerimde kül kokusu
ve gözümde sancılı bir uykusuzluk..
Yollara düşüyorum
yollarda üşüyorum
ve her geçen saniye
bir fosile dönüşüyorum..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!