Aşkın gerçekliğine inanıyor musun yoksa?
Aptalsın o zaman!
Aşk gerçek olsaydı
ömrümüz bu kadar kısalmazdı..
Çünkü içmemizin tek nedenidir aşk..
Dolunayın yansıdığı masmavi deniz
ve uzaktaki adalar
ilk bakışta güzel bir manzara..
Sonra birden, durup dururken,
bir fırtına kopar aniden,
ve her şey kapkara..
Çoktandır, bilmediği bir sebepten baş ağrısı çekiyordu. Sanki kafatasının içinde tamtam çalan yerliler vardı. Çektiği uykusuzluğu giderebilmek için bir dolu hap kullandı. Sarhoş olup sızabilmek için sabahlara kadar içti. Ama fayda etmiyordu. Sezgileri ona hayatın başka yerlerde devam ettiğini, insanların gülüp eğlendiğini ve artık dışarı çıkması gerektiğini söylerken, o ısrarla evden dışarı adımını atmıyordu. Bir buçuk ay olmuştu insan yüzü görmeyeli. Sakalları uzamış, zaten çirkin olan yüzünü iyiden iyiye kaplamıştı. Kafasında kurduğu binlerce senaryo yüzünden delirmek üzereydi. Ortada sorun yokken sorun yaratma konusunda oldukça becerikli ve istekliydi. Kirlenmiş ruhunu böyle temizleyeceğini düşünüyordu belki de. İnsanlardan kaçarak, saklanarak..
Günlerdir aynı şarkıyı dinliyor, önceden odanın bir köşesine yığdığı kepekli bisküviler sayesinde ayakta durabiliyordu. Bazen ayağa kalkıp kendi kendine konuşuyor, bazen de sahnedeki bir aktör gibi seyircilere bir şeyler anlatıyordu. Kül tablası niyetine kullandığı tencere ağzına kadar dolmuş ve odayı leş gibi kokutmuştu. Zaten küçücük olan pencerelerin tüm perdelerini kapattığı için gündüzleri sadece loş bir mor ışık giriyordu içeri. Geceleri ise tavanına yapıştırdığı fosforlu yıldızlarla avunuyordu.
Yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgi üzerinde yürüyen bir cambazdı o. Savaşı kaybetmiş ve bunu hazmedememiş bir komutan, aldığı yaralarla yaşamaya alışamamış bir gaziydi. Yüzüne kapanan kapıların sayısını unutmuş bir dilenci çocuk hüznüyle savurdu rüzgara, sakladığı sonbaharın küllerini. Hiçbir rüzgar üşütemezdi artık ellerini..
Korkmuyorum senden zaman
Geçip gitmenden
Yaşlanıp ölmemden
Ve bir gün aniden durmandan
Daha korkuncunu gördüm
Saçmalayan insanlar var etrafımda
Soğuk odalarda yaşar bizim gibiler..
Üşümek nedir bilmez,
Karanlıkta kanyak içip ısıtır ve aydınlatırlar geceyi..
En çok sonbaharı severler..
Simsiyah giyinip rüzgarı kozmetik deymemiş teninde hissetmeye bayılır,
Yağmurun her damlasında binlerce parçaya bölünmüş hayatlar sezer ve sigarayı öyle bir körüklerler ki geçtikleri sokaklar aydınlanır ateşinden..
Hep ilk gelen olmak
Yalnızlığı getirir yanında..
Bu yüzden sen
Ellerinde kan,
Tırnaklarında toprakla çıkacaksın oraya..
Yanında diğerleri,
Nefes almak kaygımı yitirdim
Çünkü sevmek ölmekle eşdeğer
Kilometreleri yudumladım
geleceğim için
Yıldızları hapsettim yan cebime
İkinci bir emre kadar
Ziyan edilmiş şiirlerimiz var,
Oraya buraya yazılmış..
Eskiden yalnızlıktan yazardık
Artık parasızlıktan..
Bu kadar mı yenik düştün romantizm?
Ey aşk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!