Hadi Kuranlıoğlu Şiirleri - Şair Hadi Ku ...

Hadi Kuranlıoğlu

Ben bir savaşçıyım..

Tarihin ve talihin zulmüne maruz kalmış çocukların, kadınların, annelerin, babaların, kimsesizlikten belleri kırılmış masumların isimlerini ve ahlarını bir kalkan gibi yüklenerek ağır ağır yürüyorum Troya surlarında..

Göğsümde göklerin ateşi, ellerimde ölümsüz ejderhaların kanı, sırtımda aşk meydanlarından kalan ihanetlerin izi, topuğumda ölümümü müjdeleyen bir rakkasenin yazgısı, sesimde harp meydanlarının yankısı..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Bir sekerât sarhoşluğu esiyor Hamsin rüzgarlarının kulakları çınlatan sesinde.
Horasan’dan Yemen’e ne varsa maziden kalan toz, toprak, kum toplamış gelmiş eteklerinde.

Keskin akılların gözlerine vuruyor kum taneleri, yüce bir aşığın bir gülle kırılmış kalbinde bağdaş kurmuş “Üçler..”
“Haydar”ın nefesinde yeniden şekil alır, sekir halindeki insan-ı kamiller..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Evvelin kudretli kaleminden dökülen yazgımızın suskunluğuna sen misin tanık?
Aşkın çıldırtan ilgisizliğinde, sevgilinin sevgisizliğinde ekmeksiz, susuz, arzusuz bir ömür geçirmeye kim razı, kimler mutabık?

Kalbinde asılı duran bedenim; sukuta gömülmüş hayalim failini arıyor; ruhumda dişiliğinin izi; gözümün önündesin, ey suçunu suya yükleyen sanık!
Ben ki Attâr’ın kuşlarıyım Nişabur’dan uçup aşkın yedi şehrini dilsiz dolaşan, ayrılık dediğin illet ki kanatlarımı yolan edepsiz bir halayık.
Eflatun’un düşünceleriyle işlediği taşları, kil tabletlere kazınmış duaları, kralların mühürlediği mermerleri, yaşanamamış aşkların yazgısını, söyle hadi, utanma söyle benden başka kim taşımaya layık?

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Zaman aynasını bilir misin?
Dünden, bugünden, yarından, mevcuttan, hiçlikten, senden, kendimden, var olduklarımdan, vazgeçtiklerimden, aşkın ve imanın meczinden müteşekkil..
Hakikatin nehirler gibi akarak yol aldığı susuz bağrında kızlara, kadınlara, erkeklere, çocuklara, en çok da çocuklara mezar olan küskün kum ve üzgün kil..

Gözbebeklerimizde birbirimizi görüyoruz aynaya baktıkça, kollarımızı açıyoruz yerden göğe göğsümüz çatladıkça, sevdiklerini nehirlere kurban verenler acılarını ve yaslarını bağrımızda tamamladıkça, yitirdiklerinin mezarlarına, mezar taşı oluyoruz, adımızı yazıyorlar Meriç’ten Fırat’a, sessiz sedasız ağladıkça..
Belki bizi de severler aşktaki imanla, imandaki aşkla yandıkça..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Bu topraklarda,
Karanlık cümlelerden sıyrılıp
Müziğe
Ve
Aşka
Biat etme vakti gelmiştir.

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

İçimde birikenleri kanatın
Dokunun sözcüklerime!
Yüreğim faili meçhuller mezarlığı
Gövdem amansız gül bahçesi…
Ve sonra
dört mevsimi

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Ulaşılması imkansız arzuların insanı sarsan şiddetinden, ölümsüz ağıtlarla selası okunmuş, yası tamamlanmış bir aşktan, sonsuzluk nehrinin doğduğu yalçın kayalardan geçerek, bakışlarımı kaldırıp yerden, çile dergahının kırkıncı gününde ufka yürüyorum..

Tantalos’un gölünden avuçlarımda kuruyan suyu taşıyorum, uzanıp erişemediği dallardan dökülen meyvenin çaresiz bekleyişini sırtlanıyorum.
Aşka küsen kalbim dönerken sırtını muhtemel her sevgiliye, maşukların divanında açlıkla ve susuzlukla sınanıyorum..
Her nefeste kavrulan bir yüreği, her adımda çözülen bir benliği, sessizliğin sesiyle kavrulan çığlıkları yükleniyorum..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Cihanlara sığmayanı sığdırmışım kalbime, ayıklamışım harfleri, kutsal olanları dolamışım dilime..
Elçi değilim hiçbir şeye, ne kaleme, ne mektuba, ne kedere, ne kadere..
Nesimi düşmemişken henüz ana rahmine, kim olduğum yazılmış Hallac’ın yüzülen derisine..

Tarihten kopup gelen seslerin, tanımların ve tariflerin, acıması olmayan kanunların, ölüme çağıran yasaların, Jan Dark’ı diri diri yakan cellatların, 17’sinde ellerimle taçlarını giydirdiğim korkak kralların, Antakyalı Margaret’in başını kopardığı yılanların, virane şehirlerin, kayıp kalelerin, hakikatsiz mecazların, kurak çöllerin gölgesi dahi düşmedi, düşemedi üstüme, emin oldu Pirron bile şeksiz şüphesiz kimliğime..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu


(En yeni, eski sevgiliye)

Yoklukların kavşağından her döndüğümde yeniden bir yoklukla yüz yüze gelmekten yoruldum.
Yorulur insan bilirim, yorgun insanı da bilirim, nerede görsem tanırım dudağının kenarında öylesine beliren o kırık tebessümden süzülen hüzünleri. Ağırbaşlıdır bakışları, okurum ben o bakışların derinindeki manayı, ruhunu görürüm gözlerinden, yorgun insanların..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Şimdi gelsen Pörtlek Gözlüm,
suskun ışıkların
gölgesinden geçerek,
mevsimleri sıralasan
peşin sıra,
öksüz kuşları

Devamını Oku