Hadi Kuranlıoğlu Şiirleri - Şair Hadi Ku ...

Hadi Kuranlıoğlu

Ahh Beri. hep uzak mescitlere giden bir dervis gibi.
Yüksek meridyenlerden güneye doğru düşen kuşlar
uçurtuyorsun saçlarında.
Ebabiller. İncir kuşları.
Sırtında üçbin senelik hicri bir kahırla.
Üzümün ezilmişliğini şaraba bulayıp, kederden daha kederli, bir mire dönüşüyor uzuun saçların.

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Gündüze inat geceye,
çığlık atan bir deli nehir gibiyim..
Vadinin uğultusunda
kopan bir kaya gibi...
Ve
baldıran zehriyle

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Kendini ait hissetmediğin bir yerdesin..
Kafanda binbir düşünce ve yüzünde belli belirsiz bir hüzünle bakıyorsun sağına soluna ama öyle korkar gibi değil her şeyi anlar gibi..

Kırıp kışırlarını aşkın, özüne ermiş, gün yüzü görmemiş şarkıları saçlarından kopan sevinçlerle bestelemiş, Şirin’le göz göze gelmiş, Leyla ile el ele vermiş, aşkı ilmek ilmek işlemiş adına Hafıza el-Kayseran, namına “kadınlar şairi denmiş..

Ne gören olmuş, ne bilen hiç yokmuşsun ama her şeyden çok varmışsın gibi..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

"Beni uzun süremidir tanıyorsun" diye sordu
Med ülkesinin çiçek kokulu kadını,
yaralarından hayat damlayan,
Baal-Marduk melekleri ile yaşıt olan
mistik adama...
Kaybolmuş efsanelerin

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Elbette farkındayım,
içimdeki mezarlığa
bekçilik ederken,
güneşin sofrasına
uzanan ellerimin
yorgunluğunu...

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Hayalinin gölgesine sığınmış, karanlık bir devirden, ötekine döndürürüm güneşin kıskandığı kandilleri..
Demlenir fikrimin inceliğinde, seni selamlamaya hazırlanan şarap tanrısının perileri..
Maenadlar geyik derisinden kumaşları dağlıyorlar ormanlarda süzülerek dans ederken..
Basiretini keskinleştirecek meyleri kaynatıyorlar çığlıklarıyla yaş odunları keserken..
Göğsümdeki kandilin kızıllığı düşer tenine, mey/hanemden sesin yükselirken..
Buraksız çıkarken göğe, varırken mekandan münezzehe, kalp tutuşur aniden..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Çoktan çekmiş aşka aşık şairlerin kalbinden isli paslı kılıçlarını, mazinin bağrından kopup gelen atlılar..
Hafızasını kaybetmiş kalenin kapısını tutuyor, silindirlerle göğüsleri mühürlenmiş muhafızlar..
Dövüyorlar surları acımasızca gecenin bir yarısı ansızın hatıralar..
Dicle ve Fırat’ın ortasında, açmış göğe ellerini bir mabedin hüznüne ağıt yakıyor kahinler..
Örüyor saçlarını Göbeklitepe’de sağır, kör, dilsiz erenler..
Güney Mezopotamya’yı sarmış kızıl saçlarının nüvesi, uzanmış Uruk’tan, Nippur’a hayrete düşürüyor herkesi..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Beş bin yıldan gelen mavi serzenişler,
Engellerle sırılsıklam olan feryatlar
Ve
Alıkonulan gökyüzü
Ve
Bulutlara uçuşan kelebekler,

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Sessizliğin ortasında, Kalahari çölünün kumlarından, San kabilesinin kayalarından, beyaz aslanların yelesinden, sözün, sazın, şiirin, şarkının olmadığı bir zamandan dizlerimin üstüne doğrularak kalkıyorum, yalnızlığın saltanatından, Süleyman’ın içten içe kıskandığı, Belkıs’ın imanıyla inşa ettiği tahtından..

Geçiyor zaman yasımı tutmaya fırsat vermeden, hayata renk veren kutsal nehirler arayışın acısına kapılıp tel tel dökülüyorlar sahipsiz bir aşkın gözeneklerine..

Oradasın, eski tarihlerden kalan bir elvedanın hüznünde yolduğun saçından beş tel düşüyor kurumakta olan nehirlerin gözbebeklerine..
Gergin, kırgın, kızgın, kızıl tellere dönüşüyor saçların; telaşlı, heyecanlı, üzgün, bir o kadar coşkulu uzanıyorlar kayıp bir lirin ahşap gövdesine..

Devamını Oku
Hadi Kuranlıoğlu

Yedilerin kalbi atıyordu İbrahim’in ellerinde, kırıyordu putları; bulunmanın, buluşmanın arefesinde.
Eksildi yedi, düştü karıştı beşlere, kalpleri Cebrail’in kalbi üzere.
Ferman yazıldı, mührü basıldı alemlere.
Kavuşmaya gebe o kutlu gecede, üç yüzler çıktılar mahremlerinden, ufka sürdüler atlarını..
Dere tepe düz gittiler, otağında bağdaş kurdular hiçliğin, çağırdılar sarayından Süleyman’ı..
“Bir elimizde güneşi, ötekinde ayı tutuyoruz; müjdeliyoruz sana Mihrimah’ı..

Devamını Oku