ömrüne sırtımı dayadığım kalemim
sen de mi nöbettesin?
fayans fayans dizilmiş insanlar
bir gecelik seyahatimde yıldız bayramı
buruk madalyası ışık tepelerinde
gözle gördüğüm müşâhadelerde bir yudum
seyreyliyor insanı gurbetin toz kefeni
şahit,garip bir yolcu nefesinde
camlar ardından pencere sevdasında
kırık rüyalar ülkesinde
kırık yaşamak ve harfi kırık yazmak
haddi zatında rekor kırmak
bunlarla kırılmaz bir gönül
akıntıya takılmamak bu süzgeçte
kalemin sunduğu süzgeçte..
Bir rüya ile sayfa açılmıştı başka bir âlemde
Bir rüya ile yanan mumun varlığı hissedilmişti
Küsmemişti karanlığın duvağına matem çalmış hançer!
Eflatun şahikalar perdelerini örtmüşlerdi birer birer
Aksesuarı, pencereden süzülen gözlere bir hitabeydi sadece
Baş tacıydı dizinden ayrılmayan yavrusuna nasihatleri
Bir anne, şefkat deryasıyla başlamıştı bu âleme…
Oysa…
Darağacında sallanıyordu çocuksu hayaller
Bin hummalı asimetrik hislerin kavşağındaydı insan,
Taşıyordu her zaman unutageldiği ruh motifini
İkircik nükteler örümcek ağını delmişti dün gece
Bu sabah ise yelkovan akrepten önce uyanmıştı
Müjde aramıştı tepeler ardındaki yankılarda
Ah gözler! Ararken unutulan yılların çetelesi
Nerdesiniz, bakışlarına susadığım beyaz elli kurtarıcılar?
Bir anne, şefkat duasıyla başlamışken bu âleme…
Ağlayan güller aralar sergüzeşt/i
Izdırap yüklü bahçeden bir mancınıkla atılırcasına
Müptela olunur can’ın hatırı için
Bir kar tanesine çarpmadan hayatı anlamaktır onun kitabı
Bohem hayatında evcil tebessüme rastlanmaz
Çöle maya çalmaktır bir bedevinin retinası
İnat değildir tozu dumana katan yılkıların kostümü
Güneş ışığını arar hasret balına banarcasına
Bir gül sergüzeştinde toprak olunur mezarın güvertesinde
Bahar sergisine davetliydi yeşeren ruhlar..
Unutulmamıştı takvim yaprağına gizlenmiş efsun
Kendisini bin defa da ateşe atsa pervaneler
Kirpikten caddelere bu ruhların gözleri yağar!
Sessiz bir gemide ilerleyen dinar misafiri ayaklar
Bulutların bukle deminde yürüyordu
Amade işaret parmakları çizgi çizgi kalkarken
Ayaküstü sabrı eritiyordu güneş ışıkları
Gürsel ÇOPUR
Köpüren gün aydınlığı değiştirmiş gömlek,
Dakikaların semasında bir sır
Yelkovan kıpırtısında yaman bekleyiş
Rantabl hediyelerin muştu kokan bağrında
Steril edilen tufan artıkları
Bir gemi sahilliğinde ilerleme
Cesametin tiryakiliğine aldanma turabî, boş eylenmez;
Hilkatin belkemiğinde yakarış sancısı varsa..ve bir doğum
Arifesindeyiz arif olan gönle misafir olmada, tabahhur ederken
Hazan yemiş topraklardı onlar
Delmişti sevincimi odaktan bakarcasına
Gündem koltuğa çivileyince insanı
Yapışıyordu emin olunamayan keder..
Gözyaşları aktığı yeri bilmezken
Mendil arayanlar kefen ucunda
Ne sevgi ki bu,bıkmadan koşan
Koştukça yananların iliğindeki nefes
Bir avuç kıpırdanmayı kuşatan yekpare nur
Nasırlı diller bunu haykıramaz belki
Bir pencere bulsa döker içini kalabalıklara
İnsan..siluetinde binbir renk gizli olan
Giderayak adımlar çıkmaz sokak
Tabelası olmayınca ümit bağlanıyor
Ya açılır namütenahi ufuklar!
A.
Ahmer şafağı müjdeleyen güneş
İçimizden taşan sevgi ışıklarıyla
Bir sahil bekler
Büyük dalgaları törpüleyerek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!