şadırvanımda akan tek damla
ne enfes mana bıraktı kırık testime ve ruhuma
ruhumda ilerlediğim haz kaldırımlarında
bir sendeleyiş,bir tutunası halka..
hepsi kucaklandı gözyaşı bıraktığım yıllara
her şey alev değildi bana..aheste yanan közümde
Sahralara çekildi ılık meltemine yaslandığımız sevecen sözler
Kapımızı tıklatan bir fikir değirmeninden uzak
Akşam karanlığında pike yapan güvercinimiz kadar yakın
Bekletmedi yorgun düş destanları
Bir bilgeden bırakılmıştı gözüyaşlı tennure
Sicim sicim kızılcık şerbeti akarken
Münzevi ipek böcekleri daüssıladan çıkmayacak!
Paslı hançer,sipahilerini göndereli beri
Zeyrek atkı anafor ıslaklığında yol almada
Medeniyet paletleriyle girilmiş Babil bahçesine
Sîneye misafir olursa tonajı ağır tenkit
Bu bir yıkımdır içte,kalpte gel-git
Yeryüzü ne ummanlar görmüş ve solumuştu,
Nefes can içinde candı, şehir hissiyatı gün be gün
Canı ırak eylemişti Şems ve Mevlânâ, özün közünde
Yananlar bunlardı, nefs, sofrada oruç eylerken
Sessiz odalarda iki umman buluşur ve içini dökerlerdi
Dökülen ten cenderesinin kırıntıları değil
Koşarlardı heyecan bastığı anda
Dırahşan örtüleriyle masum gözyaşları
Onların hediyeleri olma yolunda
Anahtar ile çıkılmıştı bu seyahate…
Her kapı iliğindeki nabız gibi
Tutunası kopmuş ikindi taklalarının
Bir rikkat semasında ilerlercesine
Sesli haykırışların dışa duyurulmadığı bir şişe,
Mazimde kaldı kalabalıkların çıkamadığı gişe
İnsanlar yığınca haz ararken bu demde,
Derece bilinmezse dereke olur kıdemde
Veda busesini çakandır bir pamuk ihtiyar
Kırışmış alnında dolaşırsın diyar diyar
pul kanatlarınla haz gemisini yürüten
kırk kaşık şifa dileyene bir kepçe visalinle
tarih hamurunu gıda yapar koyarsın önümüze
ey şehir! harabe kirpiklere komşu balkonların var
biz de varız dersin yaldız tebessümünde
okyanuslara meltem giydirirsin seyyal dalgalarınla
Zinde emellerle yol alabilenler tanıyabilmişti endam aynasını
Okyanus damlaları olanlar bakıyordu aynaya
Devşirme sevdaların ilmik edilmiş görüntüsü değil
Sade ve öze ait samimiyet çerçevesiydi dile gelen
Anlaşılamamak ise onların yuvasındaki kanat sesleri..
Bir yusufçuk ızdırabıyla gerilimin adı
Ölülerin kalabalık merasimde resepsiyon ayırmasının tadı
Bir sofra kurulmuşsa oturmaktır sonsuza giden kaldırıma
Mancınık alevleriyle yükselmez bu ideal
Nefsin intihar etmesini beklemek ise beyhude bir ritüel
Gagasında pençe taşıyan intikam süvarileri de kanat çırparlar
Anlaşılamamak ise onların zümrüt yuvasındaki kanat sesleri.
Direnç bakışlarında hayat yoğrulur
Başak gibi eğilip yeniden doğrulmadır zafer
Beka mıknatısı çağrılmadan çeker onları
Kalp haritasındadır bu yolculuk, yolcudan ötürü…
Gürsel ÇOPUR
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!