Demirleri sök gel, Toprağı ez gel,
40 kurşunu meleklere ver gel Ömer'im,
Kardaşının dizleri kanar öpte gel,
Omuz omuza çıkında gelin Ahmedim Mehmedim.
Peygamber selamını alında gelin,
Senin arkanda ki omuz gençlerin.
Yükün ağır gelmesin,
Bir bakış var sende,
İçin içine sığmaz belli,
Bakışın Abdülhamit'in,
Tebessümün Abdülhamit'in
Şehir sessiz ayak adımlarımı sakınırım,
Narin, utangaç, bir köşede
Çizgi çizgi alnı nazlı kaldırım,
Yağmurlu bir günde köşe beni beklemekte.
Şehrin ortasında boy boy karaçamlar
Bırak kara gökler ulusun,
Ellerimizde şimşekler kavrulsun,
Alsancak altında,
Rabbimiz bizi korusun.
Yiğidim gönüller bir olsun,
Gün doğarken açtım sana gözlerimi,
Akşam çekilirken ufuktan, aydınlığı taradım saçlarında.
Toprak, can suyunu buldu gözlerinde;
Sen ki sevda, aşk, adı duyulmamış ne varsa yeşerten.
Arda kalan umuttan, bir kaç damla yaş,
Süzülen yanaktan.
Bir kaç ayak izi,
Gittiğin yoldan,
Ardında kalan.
Bir zamanlar,
Gecenin karanlığında seni düşündüm,
Gözlerinde bir dünya buldum,
Ve orada,
Sonsuzluğu kaybettim.
Güneş hafiften kızarmış , Konya'nın gönlü ,
Konya'nın bir adım kadar mesafesinde Isparta'nın gülü ,
Mis gibi toprak kokuyor , bir başka ötüyor kırlangıcı ,
Bir başka Beyşehir gölü.
Ansızın kapılarda bekleyen rüzgar gibi ,
Sonbahar gelmeden döktük yaprakları,
Farz mı oldu bilmem,
İlkbahar gelmeden,
Ağaçları taçlandırmalı.
Daha bulutlanmadan hava bozuldu,
Asırlık çınar gibi, fırtınada yıkılmaz
Gönlündeki cesaret, hileyle asla saklanmaz
Şöhreti dilerse de, erdeminden bıkılmaz
Onurlu baş yerde sürünmez, kimseye boyun eğilmez
Dünyanın devranında nice tuzak, nice sır çözülmez
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!