Dallardan dökülen sarı anılar
Bir bir ayaklarımın altına seriliyor,
Her adımda bir sonbahar sesi.
Rüzgârın hırıltısında duyuyorum,
Eski bir hatıranın ince sızısını.
Güneş, yorgun bakışlarıyla çekilirken ufuktan,
Bir Seda ki içimde,
1883'ten bu yana ne duyuldu,
Ne de bir tanık olan oldu,
Bendim duyarak yaşayan,
İkimizin desibelinde...
Dokuz ay on günden önce topraktım,
Su katıldı, nur üflendi,
Karu beladan uğurlandım...
Ve şimdi ben, ana kucağındayım,
Samimi gülüşmelerin arasında,
Umut saçmaktayım,
İnsanca yaşamak isterim,
Adil insanların adaleti tesis ettiği yerlerde,
Çöllerin çöl gibi olduğu,
Ormanların orman gibi kaldığı bir dünyada.
İnsanca yaşamak isterim,
İnsanca yaşamak isterim,
Adaletin yalnızca kelimelerde değil, kalplerde yeşerdiği,
Gözlerden süzülen acının bir nebze olsun unuttuğu topraklarda;
Çöllerin, rüzgârın anlattığı masallara ev sahipliği yaptığı,
Ormanların her ağacında geçmişin ve geleceğin fısıldadığı bir dünyada.
Demirleri sök gel, Toprağı ez gel,
40 kurşunu meleklere ver gel Ömer'im,
Kardaşının dizleri kanar öpte gel,
Omuz omuza çıkında gelin Ahmedim Mehmedim.
Peygamber selamını alında gelin,
Senin arkanda ki omuz gençlerin.
Yükün ağır gelmesin,
Bir bakış var sende,
İçin içine sığmaz belli,
Bakışın Abdülhamit'in,
Tebessümün Abdülhamit'in
Şehir sessiz ayak adımlarımı sakınırım,
Narin, utangaç, bir köşede
Çizgi çizgi alnı nazlı kaldırım,
Yağmurlu bir günde köşe beni beklemekte.
Şehrin ortasında boy boy karaçamlar
Saka yurdunun şanlı hakanı,
Yüce bir alp doğdu turanlı kanı,
Akınlarla, cenklerle doldu zamanı,
Destan gibi yaşar Alp Er Tunga.
Çelik yürekli, güçlü elleri,
Bırak kara gökler ulusun,
Ellerimizde şimşekler kavrulsun,
Alsancak altında,
Rabbimiz bizi korusun.
Yiğidim gönüller bir olsun,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!