Küçük odamda
tahta ranzamda
kıvrılmış yatıyorum;
ana rahmindeki gibi.
Şehrin köpek hırıltıları
geliyor çok uzaklardan.
kireçlenmeye bırakmışım akıl süzgeçimi
ne geleni almaya
ne gideni vermeye
niyetim var.
paslanmış çivili tel örgülerle örülü
düşün dünyamın etrafı.
düşümdeki sevgili gibisin
canın istediğin zaman
geliyorsun
aktif gönüllü zamane kızı
yüzyıllardan beri aynısınız
her biriniz
Ne zamandan beri düşünürümde
şu mevcut alfabetik yapının
çizdiği sınırlar içerisinde seni
nasıl anlatabilirim;
en yalın biçimde nasıl ifade edebilirim.
Dünyanın en zor işi be!
Ne muzaffer olsaydı da adı
farketmezdi,
ne de Kemal.
Ne kazanmanın tadını yaşayabilecekti,
ne de olgunluğun;
ne olduğunu bilebilecekti.
Bir kuşun kanadına
koymuşum ömrümü
kuş pencerenin kenarında
ürkek
titrek
pır-pır
yerin yedi kat dibine
girseydim de
sana
özenle hazırladığım duygularımın
toplamını sunmasaydım
ilgisizliğinin ve duyarsızlığının
Lanetliyim;
neyi tutarsam elimde
kalıyor.
Gizli bir güçün
yazdığı bir senaryoda
başrolü oynuyorum.
ruhum çırpınıyor kurmuş olduğun
çarmıhın kollarında
küt-küt atan yüreğim eziliyor
böyle bir eziyet sahnesinde
başımda dolanıyor çaresizce
hacı kuşları
Can damarımı yırtardınız;
yüreğimi parçalayıp,
bölük bölük gelen yırtıcı kuşların
çığlıklarına teslim ederdiniz ruhumu,
paylaşırdılar sonra,
etimi,kanımı,kemiğimi.
Yasanacaklar mutlaka yasanacak.