kaç kereler iniyor
sensizliğin her anı balyoz gibi
başıma başıma
zamanın bölebileceğiniz
en küçük dilimleri kadar
aralıksız ve yoğun;
çocuk gibi gülümseyişinde olmasa
alıp götürecek beni
kömür karası gözlerin.
adını koyamadığım
önceleri hiç gitmediğim yerlere.
eziyor beni
Şelâleler yanıyor köyümün üzerinde
Ağa'nın teki(Aydın) kadehteki rakıyı içiyor
Ağzını şapırdatıyor
'Köyün en güzel kızını almaya geldim.'
diyor
Ay kendini saklamış
Yaşamın kıyısına kıyısına vuruyorum kadersiz dalgalar gibi.tabiatın maşası olmak zoruma gitsede karşı koyamıyorum; bütün bunlara.
ve ölmüş
ve bitmiş halim
kıyıya vuruyor ölü balıklar gibi
Gövdem dökülüyor,ufalanıyor,talaş gibi.bu yokoluşu simgeleyen erozyonun sancıları kapımı çalıyor.
yüreğimin ritmi bozuluyor
ressam olmayı ne zaman ister adam
......................
ve insanın kolu kanadı ne zaman kırılır
......................
ve insan ne zaman,ne kadar üzülür
......................
Aaah ah! ...
nasıl hasretim sana
'paylaşım duygusu'
nasıl bir fazilet
nasıl bir olgunluksun
ekmek gibisin
yazmalıyım diyorum,
biraz; şair kendinibeğenmişliği yapıp
bencilce davranarak,
en güzelini ben yazmalıyım diyorum.
şair bencilliği şartmıdır,
en güzel söylem diline
Şehrin ölümü anlayan
sokaklarında dolaşırdım.
Ayaklarım bir saatin yelkovanı
gibi ahenkli
ve dur durak bilmeden
ve sanki
aslında kireçle kapatmak
sadece duvardaki yazıları
yokolur kılmak değildi
idealizmin köküne de
amonyak dökülüyordu
ve bir sürü şey
Bugün
Gündüz-güpegündüz
Günün beyaz vaktinde yani
Gökyüzünden yeryüzüne
Yıldızlar yağıyor
Serseri mayınlar gibi
Yasanacaklar mutlaka yasanacak.