senin saadet dolu yatağında
kök salan çınar ağaçı olaydım
vatana millete hayırlı olsundu
o güzelim odadan fışkıran
tomurcuklar
başkaları kızıp-eleştirsin
Nasıl sevdim seni
ne sen
ne başkası
bilebilir
nasıl sevdiğimi
bir tütünsüz zamanlarımın
zamanın
onca dilimini
sayfa atlamadan
çevirebilen
hatasızlığıyla övündüğünüz
zaman göstericileriniz
çocukluğumun kocakarılarıyla
sonbahar mevsiminin
serin gecelerinde
beslerdim,
pekmez kazanlarının altında
yanan ateşi;
yüreğimin acıları sevketme
yeteneği olmasaydı
kuşların kanatlarına
ve o kuşlar hiç tereddütsüz
ve ücretsiz
taşımayı kabul etmeseydiler
sen bilmiyorsun
ben senin gözlerine bakamam
yine söylüyorum
sen bilmiyorsun ama
senin gözlerin
elmas güneşi
Tabiatttaki veriler aklımı karıştırıyor
Bilinçaltımda saklı bazı şeyler
sanki
En son varılacak nokta dediğimiz
noktanın
aslında hiçbir zaman
Eskiden hediyeler getiren
uçaklar geçerdi;
ayışığından müstakil perdesi olan,
loş tadında gizil düşlerimin,
ve gökteki yıldızların arasından,
Oysa şimdi darmadağın olmuşum,
bize öyle öğretildi
onlara da öyle öğretilmiştir
muhakkak.
ne kadar merhametli
ve asilmişiz; onu öğrendik.
onlarda merhametli
nasıl uyudun bunca zaman
'kasım'
öldüğünü umdum
uyanmaz bu uğursuz
68 yıldan beri uyuyor dedim
yanılmışım
Yasanacaklar mutlaka yasanacak.