Dalından koparıp,taze eriği
Bir çocuk muzurluğunda
Tuza banarak
tadında yemek ne güzel, ne güzel!
Sabahın en erken gününde
Güneşle beraber, yeni başlangıçları
Söylenmemiş sözler,
Uğranmamış limanlar,
Ve yaşanmamış iklimlerle
Gel bana...
Yoksa nasıl inanırım ki,
Yitirmişken umudumu
Kaç hüznü uğurladım,
Kaç sevinci karşıladım,
Hangi yaralar kanadı,
Hangileri kabuk bağladı?
Sayamadım bu limanda...
Ömrümce hep uğurladım-karşıladım,
İsterdim ki,
Dağlar morarsın yeşermekten,
Umutla boyansın denizler
Maviler kıskansın...
Ve yağmurlar
Yorgun düşsün toprağı yıkamaktan
Bugün AĞIT yaktım mecburen
Yurtsuz acıların kapısında…
Yarın HORON olurum belki
Kabına sığmaz mutluluk eşliğinde
Diğer yarınlar da HALAY olurum
BARIŞ türküleri okunurken
GÜLDÜNYA ile başladı ilk sesli çığlık,
Sonra Diğer kadınlar…
Kimi seslice, kimi en içerden…
Kulaklarınız hadi sağır!
BEYLER…!
Ya yüreğiniz…?
Biz ki toprağı yoğurup,
Taştan ekmeğini çıkaran!
Yokluğu berekete sürüp
Huzura hasat veren,
Toza bulanıp dişe diş;
En çetin kavgalardan
Bir martı kanadında
Yada bir körpe bedende
Kanatlanmışsa sevinçler
Vazgeçmemeli günden
Güneşli günler yakındır elbet…
O kadar yorgunum ki,
Düşleri niyetlenmeye,
Ne yana dönsem,
İyi niyetime çarpıyorum...
Yokluğunda semaya döndüm yüzümü
son bir şans diledim
Sesini, gözlerini, kokunu
Bir kere daha...
son kez olsun
İçimde solumak seni
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!