Gül Kabacaoğlu Şiirleri - Şair Gül Kabac ...

Gül Kabacaoğlu

Kalbim yok diyorsun ya bana,
Utanırsın var olanı gösterince sana,
Ne söylersen söyle tanıyorum seni,
Tersi gibi davranman incitir beni,
Acı çekmek korkutur derler ya her canı,
Yavaşça gözümden bak, gör ve kalbini tanı…

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu

Kalbi kanar mı insanın,
Öyle damla damla değil,
Oluk oluk…
Her hücresi can çekişir mi acıdan,
Aldığı nefes batar mı boğazına,
Ölmek için yalvarır mı Tanrı’ya,

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu

Kanadı ruhum isyanlardayım,
Kalbimden göç ettim firardayım.
Hançerin saplı duruyor hala,
Kan revan içinde araftayım.

Hiç mi değerim yok,

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu

Kim bu kalbimdeki
Uçarı serseri,
Nişan almış gözleriyle,
Teslim ol der gibi.
Ah bilse kalbim ona tutkun deliler gibi,
Yaralar mı, acıtır mı, öldürür mü beni….

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu

Kitab-ı Aşk yazdım sana,
Kalu Bela'dan beri ezberimde.
Asırlardır beni hep aradın,
Bulduğun anda hiç anlamadın.
Okur yazar değil cahil kalbin,
Aşk cesaret ister sen kaybettin.

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu

Yol yok olmuş yürüyor bu meczup,
İçi kor olmuş yanıyor bu meczup,
Ben ol da gör aşk ne eyledi beni,
Biçare aklım terk etti teni.

Şems'ini kaybetmiş pervane misali

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu

Uçurumun kenarındayım.
Rüzgar savuruyor saçlarımı,
Tir tir titriyor bedenim,
Üşüyorum sanıyorum,
Oysa üşümüyor, düşüyorum.
Derken bir damla yaş düşüyor yanaklarımdan,

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu


Hayatımızı betimleyen tek bir an vardır, o anı yakaladığımızda yaşadığımızı hissederiz. Yaşadığımız hiçbir şeyin tesadüf olmadığını fark ettiğimizde ise, hayatın anlamını kavramaya başlarız. Tabi ki zaman izin verirse…
Hayat bitmeyen bir hikâyedir ve bizler bu hikâyenin birer kahramanıyız. Ve çoğu insan hikâyesini yanlış yazar ve pişmanlıklarıyla tükenir mürekkepleri. Çünkü zaman affetmez. O tek anı kaçırdığımızda çoğu zaman ikinci bir şansı asla yakalayamayız. Kaçırılan her an, aslında özden uzaklaştırır farkında olmadan. Çünkü bu öyle hassas bir dengedir ki; önce masumiyetimiz kaybolur, ardından teslimiyetimiz terk eder değerlerimizi ve en sonunda kendi hâkimiyetimizi kaybeder ve özü kaybedenlerin esaretinde buluruz çaresiz benliğimizi. En kötüsü de; hiçbir zaman farkına varmadan yaşamın sona ermesi olurdu herhalde…
Çok acımasız bir olan bu virüs sizi tek bir noktadan vurur. Kalbinizden… Çünkü ruha açılan tek kapının anahtarını kalp korur. O yüzden yapay dünya sizi ele geçirmek için kalbinizi hedef alır. Kalbi kırılan insanın hikâyesi değişir. Yaşamak istediği hayatta arafta kalır. Acı çeker, ama dönüştüğü acımasız kimliğin kaynağı; acıdan mıdır, yoksa yitirilen güven duygusunun tekrar acı çekerim korkusuyla oluşturduğu kalkan mıdır bilmiyorum. Farkında olmadan yavaş yavaş kırılmamak için kıran ve zamanla modern dünyanın çıkar ilişkilerinde hikâye kovalayan modern dünyanın, yapay mutluları olurlar.
Yapay dostlar, yapay âşıklar, yapay kankitolar, çikitalar vs… Trajikomik hikâyeler. Acaba yapay da olsa mutluluk güzel mi, o kafayı mı denemek gerek. Hımmm küçük bir düşünme molasından sonra gerçek olmayan hiçbir şeyin hikâyemde yeri olmadığını söylesem yalan olmaz. Benim hikâyem sessizliğimde saklı, çekip gidişlerimde… Öyle sinir bozucu bi farklılığım var ki; kızdığımda bile mimiklerim güler gibi… Yükseleni Koç, ay burcu Terazi olan bir Kova kadınını NASA bile çözemez sanırım. Damarlarımda bu virüse karşı taşıdığım antikor olmasaydı, hayat daha mı kolay olurdu bilmiyorum. Ama Tanrı yer yüzüne inse, nefesiyle yüzüme üfleyerek hafızamı silse ve bana kalemimi baştan vererek yazmamı istese aynı hikâyeyi yazardım herhalde. Çünkü her yaşanan farkındalığımızı arttıran bir öğretidir. Hatalar insana mahsustur. İnsanlar hata yaptıklarında değil, hatalarından ders çıkarmadıklarında değersiz hissederler. Acılarınız sizi yenerse zalim olursunuz, ama siz acılarınızı yenerseniz olgunlaşırsınız. Tevekkül kolay değildir. Güçlü bir yürek, sağlam bir irade gerektirir. İşte o herkes de olmadığı için modern dünyada kaleme aldığım demode hayatımda, tamamen organik bir hayat yaşıyorum. Gerçek dostlarımla, mutluluğumu, acılarımı dibine kadar yaşıyorum. Çok konuşuyorum, çok ağlıyorum, çok gülüyorum, üzgün ya da kızgın olduğumda çok susuyorum, konuşamıyorum. Çünkü hayatı hissederek yaşıyorum. Modern dünyanın yapay insanlarına göre defolu olsak da, gerçek hayatlarda “The Original” insanlarız.
Saygı, sevgi ve umut dolu …

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu

Kaç gün, kaç gece geçti sensiz,
Unutmadım, unutamam seni.
Nabzım durdu gittiğinden beri,
Teselli etmiyor dünya nimeti beni,
Aşk denen o ateşle,
Yaktın sen bu teni…

Devamını Oku
Gül Kabacaoğlu

Kaç kere kırıldı kalp saymadım,
Neden bilmem hala yardan caymadım,
Göz yaşlarım sel oldu bak yolunda,
İnan bir gün senden pişman olmadım.

Artık vakit geldi ben gidiyorum,

Devamını Oku