İnsan aynı kalmıyor, zamanla değişiyor sevgili
Aynılık için sürekli çaba gerekiyor
Çaba da bir yere kadar, yelkenler suya iniyor
Cümle yürekte ağırlaştıkça, sevda zamanla değişiyor
İşte bak aylar sonra yine birlikteyiz, buna sevinmeli mi
Masalsı bir zamanda büyüdük biz
Yıllara yılları ekledik anılar biriktirdik
Keyifli zamanlar kadar hüznü de bildik
Zamansızdı Akdeniz içimizde
Hep dönüp dolaşıp bıraktığımız yerden devam ettik
Geride bıraktığım yılla başladı yolculuğum
Bedenimin gittiği yerlerden değil, ruhumu bıraktıklarımdan dönemedim geri
Sana veda edişim bir tanrı cümlesiydi aslında
Gidip de dönmemek, dönüp de bulmamak vardı hayatta
Yolculuk vakti iki damla gözyaşı kadardın sen yanağımda
İyi yolculuklar dileğinle gülümsemiştim sabahın serin ayazında
İçime düşen özlemin karşılığıydı yüzün
Yok sayışıma bakma, karmaşamdan
Sessizliğim içimdeki bağrışmadan
Gözüne bakamadım, korktum aşktan
Senli bir yalnızlık bendeki elde var hüzün
Yağmurlu bir öğleden sonra. Deniz puslu. Gri örtüsünü örtmüş üstüne kız kulesi, akşamüstü uykusunda. Martıların sesi çıkmıyor, uykusunda güzel rüyalar görsün de anlatsın diye onlara. Usulca havalanıyorlar yağmur damlaları arasında. Hep olduğu gibi trafik var. Kapalı havalar kâbusu sanki bu şehrin. Sevmiyor İstanbul belli ki böyle zamanları, zorlanıyor. Havaya yakışan bir yakut olsa diye geçiyor aklımdan, keskin kokusunu alsa burnum. Flu bir dinginlikte kalsam yudum yudum. Perde perde inse gözümden yaşlar da yağmurla beraber. Ağlasam.. Ağlasam..Ağlasam..
Hüzün kaçamağı yapıyorum, yanlış anlama sevdiğim keyifsizliğimden değil. Sadece daha önce içimde tutup akıtamadığım yaşları akıtmak için. Dün akşamı düşünmek için de fırsat sonra. Garipti. Eskiden kalma desem değil, içindeyim desem hiç değil. Garip bir akşamdı. Dışarısında kaldığım portreler meğer hiç içselleştirmediklerimmiş. Nasıl fark etmemişim anlayamıyorum. Üstelik yıllar olmuş bu portreleri hayatıma alalı. Öteki taraftan daha düne kadar olmayan başkaları yılların paylaşımına çalım atmış, yakındalar. Şaşkınlık verici ve o kadar da gerçek samimiyetleri. Farkındayım sandığım zamanlarda demek ki bastırmışım içimdeki karmaşaya duyguları. Süreçten aldığım keyfi sonuca odaklayarak gözyaşına sokmuşlar beni. Şimdi gerçeğim, şaşkınlığım kendi gerçekliğimden.
Ağlamayı şölen haline getirmek isteyişim kendime geri geldiğim için. İrin tutmuş bir yaraya pansuman yapmak gibi bu durum yumuşak dokunuşlarla. Biliyor musun canım, üstelik seni bir kez daha anladım bugün. Bir kez daha doğru bir sevişteyim dedim tanrıya şükür. Varlığın olmadan yokluk bana kalan sanıyordum, böyle olmadığını gördüm ve iyi ki aşığım sana. Kendi hayatımı geri aldım senden. Bu sebepten de, yeni filizlenen bir çiçek gibi bahara girerken sana aşk açtım.
Sildim dünyayı tek kalemde
Sen kal bana sadece
Yalandan uzak ve yalın
Sen kal sadece bildiğim halinle
Baş etmeyi istemiyorum ötekilerle
Nerde bıraktım seni sevmeyi
Yaz ateşine yakın gelirsin sanmıştım geri
Geldin, yanılmadım
Ben yoktum ama açmadım kapıyı
Serin bir rüzgar tadında şimdi aşk, yeni
Sen gibi değil hiçbir düzlemi
Tüter mi kış mevsiminde bacalarda mandalina kabuğunun kokusu hala? Kaldı mı çocukluğumun dört başı mamur türk filmleri, sabah kahvelerine kapı arası kulak kabartmak var mı şimdilerde sohbetlerde. Sıcak bir gülümsemeden güven alıp, çikolata tadında yaşanan ilk gençlik aşkları. Damağımda durur hala gecelerin ayazında içilen salebin tadı. Anneannemin dizine başımı koyup da dinlediğim hayat masalları, nerde yürekli, biraz da delikanlı sevda yanıkları. Papatyalarda saklıydı eskilerde sözlerin anlamları. Yaprağın her kopuşunda seviyor sevmiyor diye içinde bir yer kopardı aşık’ın gözlerinde. Gözler, onlar anlatırdı biraz cilveli bazen de biraz buruk yaşananları. Çoğu zaman saklananlar sandık odalarında yalın bir aşktı. Aşk, tozlu odaların en ücra ama en emin yerinde saklanırdı. Sandık lekesi çeyizler gelecek zamana özenle taşınırdı. Şimdilerde ne kaldı?
Elimizdeki çizgilerden fallar bakılırdı, kahvenin acısından değil, azıcık şekerlisinden çıkardı uzun uzak zamanların merakları. Gece uykuları, ay ışıltıları, sahile vuran dalga sesinde hatırlanırdı yaz akşamları. Yaz.. İçimizin en sıcak, en meltemli tarafı. Her bitiş yeni bir acı sayılırdı. Acı, yalnızca şiirlerin içimizde bıraktıklarıydı. Büyümek dedikleri öyle üç beş günde olmaz yıl alırdı. Yıl, aldı sonunda çocukluğumuzdan kalanları. Çocukluk, şimdi burnumuzu sızlatan nemli bir his. Gelecek umut barındırırdı ya, umut belki de bilmediğimiz geleceklere taşındı. Ruhumuz taşındı sonra da içimizdeki yerinden. Dönüp bakamadık bile gidişine. Seyirci olmaktan başka ne gelirdi ki elden.
Şimdi kış mevsimleri ayaz, sobaların dumanı yok. Yazlar hepten uzak. Samimiyeti yitirdiğimiz günden beri yabancı sohbetlerde kayıp ruhumuzu arıyoruz ötekin gözlerinde. Gözler, hani o çocukluk günlerinde öğretilmiştik, yalan söylemez diye. Yalan, sahi neydi söylesene? Yalan belki de gözden indi yüreğe. Yürek, kilit vurdu sevdalanmasın diye kendine. Korkulara bıraktı kolunu kanadını, kurt kapanında aradı kilidini açacak sevdalısını. Kilit, hepten karışık. Dumanlı masalar, yalancı bakışlar, yaban ve hoyrat aşklar kaldı elimizde.
Hadi dur hayatın içinde ayaklarının üstünde. Kendine ve öğretilerine olan güven korur mu dene. Dene ki, açılsın kalbinin kilidi. Dene ki, duygular güvendiğin yerlere dokunsun içinde. Gözler, korudun ya kendininkini, koruyan başka yüreklere değer belki. Değdi de. Masum yüreklerdik ya biz bunda yıllar önce bir antik kentte Akdeniz sahillerinde. Masumiyeti ve ruh eşini aramak için yollara düştük. Düştük, acıya anlam kattık. Düştük, zamanı pelesenk yaptık, yılmadık. Eski yöntemlerle yaraya kanturun yağı bastık. Yaraları sarmayı, yaralarımızla barışmayı hak saydık. Her yarada sevdalandık. Çocukluğa dokundu her sevda, ondan güç aldık. Göz görür gönül katlanır ya, güvenle aşk yarattık.
Aşk, bir çift zeytin tanesi göz masumiyetin saklı durduğu şimdilerde. Gülümseme, sakince anahtar oldu kilide. Açıldı kapı, elinde bavuluyla ruh kalbe döndü. Kalp, sevdaya yol verdi içinde. Sevda şimdi hayatımın bütününde. Hayat, yeniden mandalina kabuğunun kokusunu paylaşmaktı seninle.
Kader dediğin, akreple yelkovanın durağanlığına senkrozine halde göz kırpan saniye aslında,
Dönüp duruyor ve duyumsadıkların hesaplaşmanın galibi.
Belki çok pahalıya mal oldu kendini ona indirgemenin bedeli.
Açık arttırmaya çıktı aşk sonunda, blöftü belki, vermedi değerini öteki.
İstemediğinden değil, beceremedi; değer bilmek ona göre neydi?
İşte orda hoyratlığıyla sınanan dostluklar yüzüne vurdu üç beş cümle,
Her daim hayatında kalma sözü versem tutabilir miyim.
Seninle her durumda var olmayı denesem.
Sona giden yollarda ağır adımlarla her anı sindirerek varım
Varlığının anlam kattığı hayata minettarım
Sevgilim, gözlerinden geçeni yazıya döksem yüreğimin sevdalı yanı seni seviyorum diyor.
Sen iste sana yeni dünyalar keşfedeyim aşkla var edilen.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!