Şimşek çaktı
Kapı tekrar çaldı
Bu sükûnetin içinde
Bunu bozmaya aday birisi vardı kapıda
Kimse burada olduğumu bilmiyordu
Gideceğim demiştim
Kıstırılmışım zamana
Kaçmak ister gibi
Hayata küfrediyordum
Ellerimde kederler çiziliydi
Çiziktirmenin sahibi ben değildim
Hayatın kesişme noktalarında
Saklamayacağım bugün artık kendimi
Bildiğim öğrendiğim tüm acılarla
Kıyıp silemediğim anılarla gözlerimle yaşlanacağım
Ya da bir aralık akşamında, şafağın herhangi yerinde öleceğim
Derin bir sıkıntı içimde kahverengi mevsimlerde
Yeşili özlerken sap sarı kuruyordum
Komik bir şey söylemedim ki
Hey şey bana gülüyordu
Cevizin peşindeki karga bile
Benden daha fiyakalıydı
Utanmadan birde bana alaycı alaycı bakardı
Kendine ve kendisi olmaya susamış bir ben
Korkak bir ışıktı
Yüzüme vuran
Belli belirsiz
Yansıtıyordu gölgemi
Mum gibiydim
Küçücük bir adamın ardından.
(En azından nerede olduğunu biliyorum)
Hani neredesin küçük adam
Küçücük boyunla,
Kendine sığacak yer bulamadığı diyarlarına
Mecburiyetin bu tarafında
Bugün ışıklar yoktu
Zifir kesmiş karanlığa
Gözler zor alışırdı
Durduk yere niye keserlerse ışığı
İnsanın en mecbur olduğu anlarda
Neden bu kadar griydi gökyüzü.
Sanki dokunsan ağlayacaktı.
Bir kasvetli rüzgar kesmiş fırtınayı beklemekteydi.
İçimin sıkıntısı havadan mı kaynaklımıydı, yoksa doğuştan mı kaynaklıydı
Bilemiyordum.
Bilemediklerimin sayısı
Nereden düştüm dünyaya
Elimden gelen sadece yalnızlık
Ölüme adım adım gidiyorken
Koşamamak acıtıyor canımı
Sesim kesiliyor
Susuyorum sevdama
Nerdeyim bilmiyordum
En son hatırladığım
Karnesi ile eve dönen yüzü kirli
Yüreği temiz bir çocuktum
Gösterecek kimsesi olmadığından
Karnesini masanın üstüne atıp




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!