Birazdan yağmur yağacak gibi hecem
Güneşe çelme misali
Bulutlar öyle karardı ki gündüz vakti
Ürkütmesi lazımdı beni grilik
Bugün hiç ürkmüyordum
Aksine huzuru kokluyordum
Geçmiş gitmişim kendimden,
Uyandıranım bile olmamış,
Katar katar geçerken önümden anılar,
Ne zaman doldurdum bunca ölümcül yükümü,
Hiç bilemedim,
Bir yağmura teslim olmuş gözlerim
Kıran bir rüzgardı kırmızı
Bu kırılganlık ikliminde
Kırıp geçmişti bile
Böyle mi kırılırdı
Böyle mi sıkılırdı
Küçücük bir yürek
Çok olmuş Öleli aslında
Üç yüz yıl olmuş haberim bile olmamış
Helvamı kumla karıp
Rüzgârla pişirmişim
Umudumla yemişim
Haberim olmamış
Çok sıkılgan bir akşamdı
Yok, mu sıkılmaların basit bir çaresi
Kendimizi kandırmadan bir şeyler yapmak gerekiyordu.
Gene yağmur yağıyordu İstanbul’a.
Çatı akmıyordu sağlam yapmıştım son sefer.
En son düşüp kafayı sağlam vurunca damdan iyi fikirler gelmişti aklıma.
Çitlembik Zamanlar 1 [”İstanbul Kır Pidesi” Şaşkınlığı ]
Büyük şehirler haricinde her şehrin
Bir mecburiyet caddesi vardı
Genelde o şehrin
En uzun
İstanbul da her şehir ayrı,ayrı yaşardı
Her ilde de en azından bir İstanbul yaşardı
İstanbul’da Şehirler, Ülkeler, Kültürler
Hepsi büyük bir harmoniydi
Ne zaman neyin çalacağını kimse bilmezdi
Tarihten silinmemekte direnen sokaklar
Birkaç hikaye yaşanmıştı
Kimisi bu caddelerden taşmış
Kimisi ise kaldırımlarına gömülmüş
Ebediyen uyumaktaydı
Kimisi ise sevabına birinin
Çekip çıkarmasını beklerdi
Canım Bayrağıma renk vermeden ölmek bana haramdır.
Binlerce yıldır taşıdık seni omuzlarımızda,
Bir onbinlerce yıl daha taşıyacağız
Her on bin yıl geldiğinde yine
Çiğ düşerdi dudaklarıma
Uyanırdım
Kış güneşinin cılız yüzü
Vururdu yüzüme
Üzülürdüm
Erken uyanınca




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!