Ölmüş bir hurma ağacının
Sarkan dalından
Kararmış çürümüş meyvesinden akan
Nektara yapışmış beyaz bir kelebek
Karanfil koymayın yollarıma
Kırmızısı karaya çalar
Mum yakmayın sıra sıra
Soğuk olur şehrin akşamüstüsü
Yel eser dayanamaz alev
Söner gider
Asidir bu şehrin
Çocukları hep asi
Yıkamaz deviremezsin
Bükemezsin bileği
Bir kalkarsa şaha ah
Doğudan Batıya koptu bir fırtına
Ekmeğim kurban oldu
Ben güneşe hasret
Çevremde biten güllerimin özsuyu çekildi
Kuşların cıvıltısı arasında
Koptu sazımın teli
Bir yangındım kaynağı bilinmeyen
Hırsla dolu
Keskin
Sarp dağ başlarıydım
Ara sokaklardan caddelere taşan bir isyan
Kuşatılmış bir meydandım
Günün en sıcak saatlerinde
Ayağımı yakıyorken kumlar
Mavi bir deniz haydi gel deyip
Derin kalbinde beni kucaklar
Sahilin bu en güzel hali
Aşk ki
Görkemli bir cesarettir
Daha hiçbir meydanın görmediği
Açılamayan sımsıkı yumruk gibi
Aşktan daha cesuru görülmemiştir
Öylesi bir yanan kalpten
Taktı baretini
Giyindi tulumunu
Tuttu çekicini
Kavradı orağını
Yürüdü çamurlu ayaklarıyla
Yürüdü karanlıkların en karası gecede
Ayrılığa üç durak kala
Hava soğuk ama güneşli
İnsanlar kuru dallar kadar anlamsız
Ay ve Zühre üst üsteydi
Gökyüzünün aynasında
Ay ve Zühre bambaşka sanılırdı
Yahut bazı bayraklar yanlış tanınırdı
Zühre yıldız değildi
Yıldız da Zühre kadar parlak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!