Yanıldım
Bir kez daha yenildim
Eylül döktü tüm yapraklarımı
Umutlarımı kurumaya terk etti
İçimden bir kuş uçtu gecenin mavisine
İnsanın gidebileceği en son nokta nedir? Hiç düşündün mü bunu? Sabır, sevgi, merhamet ve aşk, daha saymadığım pek çok şey için en son nokta. Benim bu günlerde tüm algımla yöneldiğim şey, sabır. Hayata, kızgınlıklara, kırgınlıklara, sevgiye,aşka ve yalnızlaşmaya karşı sabır. Biteceğine yakın dellenecek bir yürek benimkisi. Sağı solu ayırmadan, baltaları salayacak bir yürek. Önüne gelen her şeyi bir çırpıda biçecek bir yürek. Kocaman ve keskin bir kılıç sanki ellerim ve şu an elimde olan kalem. Herşeyi devam ettirecek veya bir göz kırpımı zamanda, kesip atıverecek. Hiç durmadan derin derin nefes almaktayım şimdi. İçimi yakan pek çok şeyi, bir kenara yığıp bekletmekteyim. Bir taraftan da sormaktayım kendime.
“Ben neredeyim? ”
Oradayım ya da burada. Aslında herkesin bildiği gibi paramparçayım. Herkesin bildiği ama senin görmediğin bir şey bu. Gözlerini kendinden çevirip, bana bir baksan diyorum. Kısacık olan bu hayatın bir yerlerinde, bir köşede sadece bana ait olacak yaşanmışlıkların olsa diyorum. Sadece, diyorum…Haykıramıyorum, seni elinden tutup çekemiyorum. Belki de çekebilecek gücüm varken, senin ellerini ceplerinden çıkacaklara vermen yüzünden. Neyse…
Madem hayatı ceplerimizde yaşamaya devam edeceğiz, ben de kendime çeviriyorum yüzümü. Yalnızken, cam bir fanusa benzettiğim hayatımın ceplerine bakıyorum şimdi. Ellerimde geçmiş, anılar ve geleceğe uzanan rengarenk ipler var. Hangisini tutup çekeceğimi düşünüyorum. Kaleme ve bana rengini veren maviye takılıyor gözlerim. Ya gökyüzü ya da beyaz köpüklü dalgalarla oyalanmış deniz çıkacak sonunda. “Hangisi olsa, razıyım” diyorum. Razıyım ya, neden şaşırdın? Bunca zaman sana razı olmadım mı ben? Şimdi de geldiğim yere, maviye razıyım işte. Ne çıkar bundan? Aslında öyle çok şey çıkar ki… Bakmak ve görmek farkıyla mavi ipin ucundakileri yaşamak, en başta.
Hüzün, en güzel giysisini giydirdi gözlerime. Yeşil, yalnızlığın koyuluğunu aldı ve öyle baktı. Övgüler aldı baktıkça, hayranlık dolu bakışlarla çakıştı. Kaçmaya yeltendi bazen her şeyden ama yakalandı. Gözler nefes alır mı? Benimkiler soluksuz kaldı bazen.
An oldu, yazdım mektuplarımı sessizce. Martı kanatlarında mavi egenin üzerinde yolculuğa çıkardım. Aynı cümleleri kurmadı kalemim. Her satırına ayrı bir gözyaşı eşlik etti. Hüznün bana en masum hediyesiydi onlar. Sana verilecek ödül/ceza, ne olmalıydı mektuplardan başka? Martılar, içten içe kızıyorlardı bana, biliyorum. Ben yine de, onları sana gönderiyordum mektuplarımla.
Islaktı, kâğıtlar. Getirirken benimkilerin üzerine, martılar da ağlamışlar. Kusura bakma!
Gittin…
Herşeye yeniden başlamak,
Yorar mı insanı böyle?
Herşeyi yeniden sevmek,
Dokunur mu hep bam teline?
İnce sızılara gark oldu gitti,
Yürek,dil ve el.
Sevdamın hükmünü sorarsan eğer,
Ölümden başlar, derdim sana.
En derinden,
Yüreğimden gelen ve yitenlerin,
Cezası olurdu ölüm eğer yakışacağına inansaydım.
Acımak var şimdi sana ait içimde,
Yeni bir ezbere hazırlanıyor aşk. Sensiz ve bensiz sabahların şarkısı bestelenmekte acemi bir müzisyenin ellerinde. Öksüz bakışlarını hatırlarım hep, ayrılığı düşündüğümde.
“ Ben hiç bütün olmadım ki, ayrılığa dair dökülsün notalar piyanomdan…”
Ayrılık da, senin gibi sahipsizdi bu şehirde. Acıtan ama neremi ağrıttığını bilmediğim. Bazen aklım sanıyordum çünkü, seni severken ben en çok aklımla çelişiyordum. Bazen sol göğsümün altında kıpırdayan bir yerler aklıma geliyordu. Oysa ben en çok onu unutmak istiyordum.
Demek; en çok acıyandı sol yanım…
Sen gelmeden önce, hangi renkte, hangi şehirde yaşıyordum ben anlayamamışım bunca zaman. Pembeden kırmızılara, yeşillerden siyahi lacivertlere bakan bir balkondaydım sanki. Unutmak ve unutturmak istediğim o kadar çok şey var ki ve sen geldin mavi sihrim. Şimdi doyasıya seyredeyim seni köşeme oturup…
Önce yaşantıma getirdiğin renge alışmalı ve doymalı bu gözler. Zira derler ki; ben yeşilden başka renk görmezmişim. Bütün o kırmızılar pembeler yala mıydı öyleyse? Kandırılmış, korkutulmuş gözlerim, yüreğim mavinle yeniden can bulur mu sihrim? Morları, siyahları istemiyorum etrafımda artık…
Mavi bir sihirsin sen bu yürekte,
Sen,
Dokunmak isteyip de dokunamadığım,
Şöyle kocaman bir nefeste kokunu içime çekemediğim.
Nasıl bir ateş koyup çekildin gönlüme?
Sensiz odalar, yastığa koyunca başımı,
Rüyalarım hep sen.
Kendime seslenmek seninle konuşmak gibi bu gece.
Sanki sesini duydum kendime seslenişlerimde.
Sevgiyi fısıldarken kulaklarıma,
İçim ürperir hafiften ve serince.
Senin serinliğini sevdim ben belkide,
Senin içinde.
Kopardıkça kanar mı gül yaprakları?
Her beyaz sonunda,
Kırmızıya olan hasretini dindirir mi böyle?
Ya da,
Yüreğimin yapraklarını soysam kat kat,
Kırmızı akan kanım beyaz mutluluğa karışır mı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!