Setresini açıp yaşamanın, en üryanından
Alışımı kasvet alışımı ten alışımı halvet
Rivayeti kutsal bir soydan
Allahtanmış gibi her şey gibi
Yeminli bir ikindinin terli saltanatından
Biz, bir ipte oynayan kalbe zül bir kuyu
Haykırsak, kara bulutlar çoşacak
Ayrı kalmak nedir bilmeyen kök ve toprak
Kim ağlayacak da bu ağaç susacak
Hem kara hem kara hem de kapkara
Esmer bir ağzın tenimize sardığı hırka
Adınla karşılıyorum her şeyi
Hâ mîm ayîn sîn kâf..
Mânanın peşinde sürünen
Yarım yamalak söz hanesi
yaşam...
geçitini zora kaptıran bir hendek
her avcı katline aç bir hayvan gibi
uçurumun başında değerlenen piyasa ve
ayrılığın o küçük hüzünlü mucizesi....
Bizi üzdüler. Bizi bi anne gibi üzdüler, Yeni yetme bir çocuk gibi üzdüler.....
Yıldızların ölü olduğunu bildiğimiz günden beri, güzelliğin bizi beş pâre ettiğinden beri, savaşlara gücümüz yetmediği , savaşmaya her türlü güç yetirdiğimizden beri üzdüler...
gözgöze gelmenin sevgiliyi yok ettiğinden, bir hatıratın nefesimizi tutup Kalbimizi güldürdüğünden beri bizi, yarılı bir elma gibi üzdüler. Bir binanın temelindeki yalnızlık gibi, bir kuyunun bilinmeyen dört köşe efkarı gibi, ağzında çocuk barınmayan şeker, kucak görmemiş bir tenin ipeği gibi üzdüler.. yavrusunu insanın merhametine bırakan tavuk ve dahi bir öküzün keşfindeki hayranlığını karşılayamayan tren gibi, suyun boğazına takılan kuyu gibi, pasını tutmayan yorgun bir demir gibi üzdüler ve dahi bizi, gögsümüzde inip kalkan heves ile vurdular. .
O aptal kıyametin kollarında
Rahat ve güvende uyuyanlar
Şer gecelerde şarikada mesela
Çarelerden çare beğenirken
Korkunç bir mutluluğa tutulan yarın
Yarın ve tekrarlamak
Belagat sahibi bir çirkin, bağışlama töreninde, ahenk cehennemini sunduktan sonra doğmak bir cezim harekesi gibi bağlılık gerektirmeseydi yaşamayı bu kadar sevmeyeceğim dedi. Akabinde Cebrailin çantasında son bir vahiy kalmış mıdır diye düşündü....
Celî bir kaderi olmadığını biliyordu. en azından inandığı öyleydi. Ellerinde şişman bir ayet tutmayalı uzun zaman olmuştu. Tüm işaretler, tüm belirgin ekmek kırıntıları gaibliğin ashabı gibi olmuşlardı... sevildiğine inansa, onun gözlerini beğendiği kadar sevildiğine inansa kendini kendine isnad edecekti... namahrem bir ravi gibi kalbini dinledi kendisi hakkında.. muhkem bir öğüt varsa o da işmam bir materyaldi...
İyi ki doğdum dedi dudaklarını iki kere büzerek, doğmuşum ki bu hadr bir yaşam, hafi bir kalp, sevmede ihtilas, ve ölmeye insicam....
Ben
Kuş kanadında kafes
Evhamı sadrında bir anne evladı
arzda mavi bir şilte gibiyim
ersinden iki kelime borc almadım ercan abi
alsaydım iyiydi, dişe dokunurdu beleş
zira kelimesi varsa bir ağzın
başka bir ağza
ağız...
buraya uygun bir balık bulamıyoum
Gözlerin namlu degil
Gözlerin nemli...
Biraz zaman ağladık yaşama
Nasıl da tutunmuştuk suyun kanayan tehlikesiz
Ve kâğıttan yapılma apaydınlık saçlarına
Ey sesine kuşların tünediği
Elvedaya binecek son ürperti... Çok İyi Çok Çok İyiii